DİNİNE KÜFÜR ETMEK
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Perşembe, 26 Kasım 2020 20:52
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 1106
DİNİNE KÜFÜR ETMEK!
Pandemi’den beş ay önce yarım kalmış bir kitabımı yazmaya başlamıştım. Pandemi boyunca bugüne kadar aralıksız sabır ve metanetle arlıksız çalıştım ve eseri ( Bir iletişim Dehası Gazi Mustafa Kemal ATATÜRK) basılacak hâle getirdim. Daha önce okumuş olduğum kitapları yeniden gözden geçirip okumaya çalıştım. AB giriş süreci içinde bir VAKIF, Ders kitaplarındaki özellikle sosyal bilgiler kitaplarındaki diğer dinleri ve ırkları aşağılayıcı, rencide edici sözcükleri ayıklamalarımızı istiyorlardı. Ders kitaplarından ayıklanacak sözcüklerin ölçütlerini sordum, net bir şey söyleyemediler. O sıralar Cağaloğlu’da ünlü bir yazar ve yayıncı olarak adım geçiyordu. Bu nedenle beni de davet etmişlerdi. Yaptığım çalışmaların ve hazırlayacağım raporun değiştirilemeyeceği garantisini istedim, telefonda konuştuğum kişi garanti konusunda bana bir şey söyleyemedi, ben de o çalışma ekibine katılmadım. İyi ki katılmamışım. Her ne kadar alıntı yaptığım bu kitabın yazarı Halide Edip, düşmanlıkları milletler değil devletler yaratıyor dese de, millet hafızasında bazı olayları nesilden nesile kaydedip bir köşeye koymakta yarar var diye düşünüyorum. Günümüzde Doğu Akdeniz’deki yaşananları görünce tarihin derinliklerindeki olayları da hatırlamakta fayda var.
30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesi’nden sonra, başta İngilizler olmak üzere işgal kuvvetleri İstanbul’a yerleşince yerli Rumlar ve Ermeniler işi azıtmış, Müslüman halka eziyet ve işkence eder olmuşlardı. Bu gücü de işgal ( İtilaf ) kuvvetlerinden alıyorlardı. Mütareke günlerinde Türklerin silahları toplanırken, Hristiyanlar silahlandırılmıştı. İtilaf kuvvetlerinin anarşiye bir ortam hazırlaması bazı Türk subayları tarafından hoş karşılanmıyor, sivil halk da yavaş yavaş işgale karşı bir kıpırdanışın ötesinde, Batı medeniyetinin insani değerlerini de sorgular olmuşlardı.
İşgal Dönemi’nde 1920’ye kadar İstanbul’da yaşayan 16 Mart 1920 işgalinden sonra, Ankara’ya gidip Milli Mücadele’ye katılan aydın Türk kadını Halide Edip, İzmir’in Yunanlılar tarafından işgalinden sonra devasa mitinglerde konuşup halkı ateşleyen kahraman Türk kadını, İstanbul’da yaşadığı yüzlerce olumsuz ve çirkin olaylardan birini “Türk’ün Ateşle İmtihanı” adlı eserinde, şöyle anlatır:
“Ben bir zaman Bebek’te oturduğum için, İstanbul’a inerken çok zaman vapura binerdik. Bir gün iyi hatırlarım sarı esvaplı (giysi )bir kadın yan kamaraya gelerek kadınları ite kaka sıkışıp oturdu. Biletçi biletinin ikinci mevki bileti olduğunu söylediği zaman “Ben İngilizlerle, Fransızların himayesindeyim, hiçbir zaman birinci mevki bileti almam” , bağırıp biletçiyi epeyce payladı.
Biletçi gayet sakin bir şekilde : “İkinci mevki kamara da var, sizi oraya göndereyim “, dedi. Kadın birden bire azarak ( belki biraz da sinir hastasıydı) biletçinin yüzüne tükürmeye kalktı, yumrukları kafasına indirmeye ve ağza alınmayacak küfürler savurmaya başladı. Ama biletçi yine de çıkardı. On dakika sonra bir polis ve bir müfettişle içeriye girdi. Kadın bağırıyordu: “ Biletçinin beni dövdüğünü söyleyiniz!” Müfettiş bunun doğru olup olmadığın kadınlardan nezaketçe sorunca, aralarında iki üç kişi bir ağızdan,“ Biletçiyi o dövdü” dediler.
Müfettiş kadını dışarı çıkardı. Fakat herkes daha yerine oturmadan kadın yine geldi ve Rumca ağza alınmayacak küfürlere başladı. Aralarında Rumca bilen Giritli ( Girit göçmenlerinden) bir kadın heyecana geldi. Biraz sonra bütün kadınlar sövüşmeye başladı. Ben işin kötüye varacağını düşünerek dışarıya çıktım, müfettişi çağırdım. Bu sefer müfettiş kadını kolundan tuttu, sürükledi. Müfettiş azınlıklardan olmasına karşın görevini yapmayı biliyordu. Fakat kadın çıkarken tekrar dine, imana sövmesinden dolayı , o zamana kadar bir köşede oturan bir ihtiyar kadın birden bire bayıldı. Çantamdaki kolonya ile başını, bileklerini oğdum, biraz kendine geldi, fakat durmadan ağlıyordu.”Oğlum ne der? Fransızların yanında irtibat subayı. Gayet nazik olduklarını söylüyor. Benim gibi ak saçlı ve beş vakit namazında bir kadın, dinine küfür edildiğini duyarsa ne yapabilir?”
Batı’nın bize bakış açısı yönünden günümüzde de bir değişiklik yok. 25.11.2020 Hasan ŞİMŞEK