Anasayfa
ÖLÜMÜNÜN 47. YILINDA İSMET PAŞA
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Pazartesi, 11 Ocak 2021 15:50
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 26
ÖLÜMÜNÜN 47. YILINDA
İSMET PAŞA
Doğum ve ölüm tarihi net olarak( 24 Eylül 1884- 25 Aralık 1973) bilinen liderlerden biri de İsmet Paşa’dır. O Harp Akademisi’ni birincilikle bitirmiş topçu bir kurma subaydır. Mühendistir, hesap kitap, denge adamıdır. Mesleğinin hakkını en iyi derecede yapan bir sanatkârdır. İnsanı büyüleyen gözleri ve ender bir bakışı vardır. Bakışlarında sevgi ve mutluluk okunur. Mesleğini en iyi şekilde icra ederken, iki yabancı dili Fransızca ve Almanca’yı da okulda öğrenerek Batı dünyasındaki düşünce ve siyasi hayatı da öğrenmeyi bilmiş bir entelektüeldir. 50 yaşından sonra İngilizce öğrenmeyi ihtiyaç hissetmiş yenilikçi bir devlet adamıdır. Osmanlı Devleti’nin son yıllarında aranan, beğenilen ve takdir gören,rütbesinin çok üstünde görevler alan, kendinden çok yüksek rütbedeki generaller öğretmenlik yapan her yönüyle donanımlı bir subaydır.
Çok iyi bir aile reisidir. 36 Osmanlı padişahı ve 12 Cumhurbaşkanı toplam 48 devlet başkanı içinde aile reisi olarak örnek gösterilecekler arasında ön sıralarda yer alan bir aile yapısı vardır.
Batı Cephesi Komutanlığı, Genel Kurmay Başkanlığı, Dış İşleri Bakanlığı, Başbakanlık ve Cumhurbaşkanlığı yapmış, çok partili hayatta Muhalefet Liderliği ve Başbakanlık yapmış ender bir Türk büyüğüdür.
Milli Mücadele arkadaşlarının çoğu onun hızlı yükselişini ve başarılarını sindirememiş, iç ve dış siyasette en kritik görevleri yaparken Lozan görüşmeleri dâhil zor anlar yaşatmıştır. Mudanya Mütarekesi’ni ve Lozan Barış Antlaşması’nda TBMM’yi baş temsilci olarak temsil etmiştir. Yaşamı boyunca aldığı ağır sorumluluklar ve görevler nedeniyle, siyasi rakipleri tarafından hiçbir kimseye nasip olmayan çirkin iftiralara uğramış, dağlar kadar haksız eleştirilerin hedefi olmuştur. Uzun siyaset yaşamında onun kadar ağır haksız ve hukuksuz eleştirilere ve hakaretlere uğraya ikinci bir devlet adamı yok gibidir.
İkinci Dünya Harbi’nin verdiği sıkıntılar ve ülkemize yansıyan olumsuzluklar ve zor koşullar, hiçbir muhakemeye tabi tutulmaksızın sözde aydınlarımız ve kara cahillerimiz tarafından ona fatura edilmiştir. Türk siyaset tarihinde en fazla iftira ve karalama kampanyasına maruz kalmış oylmakla birlikte, örnek bir siyaset adamı, granit kadar sağlam,sakin, vatanı ve ulusu için kendini feda etmiş bir devlet reisidir. Bugün gibi hatırlıyorum 25 Aralık 1973’te ölüm haberi duyulunca görev yaptığım okuldaki törende, hakkındaki konuşmayı ben yapmıştım.
Sonuç olarak diyebiliriz ki, küçük siyasi hesaplar yüzünden İsmet Paşa toplumumuzda yeteri kadar anlaşılıp değerlendirilmemiştir. Temennim odur ki, siyasete giren her gencin onu her yönüyle okuyup anlaması ve kendine bir ders çıkarması bir vatanseverlik görevi olacaktır. Ölümünün 47. yılında onu rahmetle anıyorum. Ruhu şad olsun!25.12.2020 Hasan ŞİMŞEK
HANGİSİ DOĞRU?
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Cumartesi, 19 Aralık 2020 18:04
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 49
HANGİSİ DOĞRU?
Ege adaları mı, Yunan adaları mı?
Bu konuda üç dört senedir bir yazı yazma isteğinde olduğum hâlde bir türlü bugüne kadar kısmet olmadı. Türkiye’nin batı kıyılarındaki adaların toplu adı Ege adaları mı, yoksa Yunan adaları mı?
Ege Denizine serpilmiş irili faklı binlerce ada olduğu ifade edilir. Bu adaların ne kadarı bizim ne kadarı Yunanistan’a ait kesin olarak belli değil. Bilinen bu adalar üzerinde Yunan vatandaşlarının yaşadığı ve ihtiyaçlarının büyük bir kısmını Türkiye’den kıyıdaş illerden sağladıkları, Türkiye’nin onların yaşam koşullarını iyileştirdiğidir.
Türkiye’nin en uzun kıyısı 2805 km ile Ege kıyılarıdır. Ege Denizi, Türkiye ile Yunanistan arasında yer alır. Okullarda her sınıfta zorunlu olarak bulunması gereken Türkiye Haritası’na bakıldığı zaman Ege kıyılarında Yunanistan ile Türkiye arasında bir sınır çizgisi yoktur. Türkiye Ege’de belirlenmiş bir sınır tanımıyor. Her ne kadar Ege adalarında Yunan halkı yaşasa da adaların Anadolu Yarımadasının, ana karanın bir parçası olduğunu bilinen bir gerçektir.
24 Temmuz 1923 tarihinde yapılan Lozan Antlaşmasına göre Türkiye kıyılarına yakın bu adalarda askeri üst ve tesis kurmak sözleşmeye aykırıdır. Ama Yunanlılar sürekli Lozan’ı ihlal ediyorlar ve antlaşmaya aykırı olarak adaları silahlandırıyorlar.
Ege’deki büyük adalardan bazılarını Türkiye, Balkan Savaşı başlayınca, İtalyanlarla İsviçre’de Uşi (Lozan) denilen yerde 1912 yılında yapmış oldukları bir antlaşma ile (On İki Ada)’yı İtalyanlara bırakmak zorunda kaldı.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Her Türk vatandaşı, vatanı ve milleti için sorumlu davranmak zorundadır. Ege Denizi’ne serpilmiş adaların adı Yunan adaları değil, Ege adalarıdır. Bu böyle biline…İkinci bir husus, yaz tatili dönüşü, Ege kıyılarında tatil yapan vatandaşlarımızın Yunan adalarına(!?) da gezi yaptık, fiyakası bilinçsiz ve cahilane bir caka yapmadan öteye geçmese de adaların adını doğru söylemediği için vatanına karşı çok büyük kusur işlemiş olur.
Diğer bir önemli husus her zayıf dönemimizda ya da kendilerini güçlü olarak hissetikleri dönemlerde Yunanistan Türkiye’ye karşı Avrupa’yı da arkasına alarak sorun çıkartmak ve ortalığı germek fırsat bulursa Türkiye’yi boğmak gibi bir art niyeti olduğu bilindiği hâlde Ege kıyılarındaki suya dahi muhtaç olan Yunan halkına turizm havası içinde can suyu verip onları beslemek doğru olmasa gerek.
Bir emekli denizci generalimizin dediği gibi tekne turları ile Yunanistan’a ekonomik yönden destek vermemizher hâlde bilinçli bir yurttaşlık görevi değildir.
Yakın tarih göstermiştir ki Yunanistan iyi bir komşu değildir, her dara düştüğümüz zaman ya da zayıf olduğumuz dönemlerde Türkiye’nin altını oyup kendine kazanımlar sağlama peşindedir. Bilinçli Türk yurttaşları olarak onlara pirim vermemeliyiz. Orası Yunan adaları değil, Ege adalarıdır. Özellikle Turizmciler bunu böyle bilmelidirler. 19.12.2020 Hasan ŞİMŞEK