Anasayfa
HANGİSİ DOĞRU?
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Cumartesi, 19 Aralık 2020 18:04
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 1236
HANGİSİ DOĞRU?
Ege adaları mı, Yunan adaları mı?
Bu konuda üç dört senedir bir yazı yazma isteğinde olduğum hâlde bir türlü bugüne kadar kısmet olmadı. Türkiye’nin batı kıyılarındaki adaların toplu adı Ege adaları mı, yoksa Yunan adaları mı?
Ege Denizine serpilmiş irili faklı binlerce ada olduğu ifade edilir. Bu adaların ne kadarı bizim ne kadarı Yunanistan’a ait kesin olarak belli değil. Bilinen bu adalar üzerinde Yunan vatandaşlarının yaşadığı ve ihtiyaçlarının büyük bir kısmını Türkiye’den kıyıdaş illerden sağladıkları, Türkiye’nin onların yaşam koşullarını iyileştirdiğidir.
Türkiye’nin en uzun kıyısı 2805 km ile Ege kıyılarıdır. Ege Denizi, Türkiye ile Yunanistan arasında yer alır. Okullarda her sınıfta zorunlu olarak bulunması gereken Türkiye Haritası’na bakıldığı zaman Ege kıyılarında Yunanistan ile Türkiye arasında bir sınır çizgisi yoktur. Türkiye Ege’de belirlenmiş bir sınır tanımıyor. Her ne kadar Ege adalarında Yunan halkı yaşasa da adaların Anadolu Yarımadasının, ana karanın bir parçası olduğunu bilinen bir gerçektir.
24 Temmuz 1923 tarihinde yapılan Lozan Antlaşmasına göre Türkiye kıyılarına yakın bu adalarda askeri üst ve tesis kurmak sözleşmeye aykırıdır. Ama Yunanlılar sürekli Lozan’ı ihlal ediyorlar ve antlaşmaya aykırı olarak adaları silahlandırıyorlar.
Ege’deki büyük adalardan bazılarını Türkiye, Balkan Savaşı başlayınca, İtalyanlarla İsviçre’de Uşi (Lozan) denilen yerde 1912 yılında yapmış oldukları bir antlaşma ile (On İki Ada)’yı İtalyanlara bırakmak zorunda kaldı.
Öncelikle şunu belirtmekte fayda var: Her Türk vatandaşı, vatanı ve milleti için sorumlu davranmak zorundadır. Ege Denizi’ne serpilmiş adaların adı Yunan adaları değil, Ege adalarıdır. Bu böyle biline…İkinci bir husus, yaz tatili dönüşü, Ege kıyılarında tatil yapan vatandaşlarımızın Yunan adalarına(!?) da gezi yaptık, fiyakası bilinçsiz ve cahilane bir caka yapmadan öteye geçmese de adaların adını doğru söylemediği için vatanına karşı çok büyük kusur işlemiş olur.
Diğer bir önemli husus her zayıf dönemimizda ya da kendilerini güçlü olarak hissetikleri dönemlerde Yunanistan Türkiye’ye karşı Avrupa’yı da arkasına alarak sorun çıkartmak ve ortalığı germek fırsat bulursa Türkiye’yi boğmak gibi bir art niyeti olduğu bilindiği hâlde Ege kıyılarındaki suya dahi muhtaç olan Yunan halkına turizm havası içinde can suyu verip onları beslemek doğru olmasa gerek.
Bir emekli denizci generalimizin dediği gibi tekne turları ile Yunanistan’a ekonomik yönden destek vermemizher hâlde bilinçli bir yurttaşlık görevi değildir.
Yakın tarih göstermiştir ki Yunanistan iyi bir komşu değildir, her dara düştüğümüz zaman ya da zayıf olduğumuz dönemlerde Türkiye’nin altını oyup kendine kazanımlar sağlama peşindedir. Bilinçli Türk yurttaşları olarak onlara pirim vermemeliyiz. Orası Yunan adaları değil, Ege adalarıdır. Özellikle Turizmciler bunu böyle bilmelidirler. 19.12.2020 Hasan ŞİMŞEK
GAZİ’NİN ÖĞRETMENLERE MESAJI1
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Cumartesi, 19 Aralık 2020 18:03
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 1262
GAZİ’NİN ÖĞRETMENLERE MESAJI
“Kıovit-19 “ nedeniyle bu yıl “Öğretmenler Günü “ gerçek hayatta sevinç ve coşkuyla kutlanamayacak. Bu nedenle, başöğretmen M.Kemal Atatürk’ün komutan arkadaşları ile Lozan öncesi Bursa’ya yaptığı bir ziyareti, ismet Paşa hakkındaki düşüncesini ve öğretmenlerden beklediklerini, onlarla yaptığı bir konuşmada şöyle dile getirir:
“Eğitim Savaşını Kazanın!”
Mudanya Mütarekesi’nden sonra sıra Lozan’a seçilecek baş delegeye gelmişti. Baş delege kim olacaktı? Taliplileri çoktu, Rauf Bey, Kâzım Karabekir Paşa, mevcut Dış İşleri Bakanı Yusuf Kemal Bey ve diğerleri. Gazi bu iş için İsmet Paşa’yı uygun görüyordu. Mecliste mebuslar, İsmet Paşa’nın asker olduğunu, politikadan bir şey anlamadığını, kurnaz yabancı diplomatlar karşısında başarısızlığa uğrayacağını söylüyorlardı. İsmet Paşa, Lozan’a muhakkak gitmeli ama Rauf Bey’e yardımcı ve askerlik konularında danışman olarak görevlendirilmeli idi.
Gazi Mustafa Kemal ise İsmet Paşa’nın akıllılığını, uzak görüşlülüğünü övüyor ve uzun süredir savaş alanlarında olduğu için, bu meziyetlerinden Ankara’da gereği gibi değerlendirilemediğini söylüyordu. örnek olarak da “ Şu oturduğumuz masayı alın” der. “Şimdi içinizden birine bu masayı devirmenizi istesem, bu iki türlü, ya da üç türlü bilemediniz dört türlü yaparsınız. Ama İsmet Paşa öyle akıllıdır ki, masayı sekiz, dokuz belki de on ayrı biçimde devirir.” diyerek düşüncesini açıklar.
Kâzım Karabekir’in adaylığını konferansta Ruslar bulunacağından ve Paşa’yı Doğu’daki zaferinden dolayı sevmediklerinden uygun olmayacağını, konferansa dış işleri bakanları katılacağından Rauf Bey’in statüsünün Başbakan olduğundan uymayacağı gerekçesiyle/bahaneleriyle İsmet Paşa üzerinde durdu. İsmet Paşa Mudanya Görüşmelerini bile zorla kabul ederken, Lozan görüşmeleri gibi ağır bir yükün altına girmek istemez. Yusuf Kemal Bey’in istifası ile Dış İşleri Bakanı olarak Lozan’a gidecektir. Gazi Mustafa Kemal’in ısrarı üzerine bu görevi bir emir telakki etmek zorunda kalır.
Gazi Mustafa Kemal, Lozan Baş delegesi işini ustalıkla hâllettikten sonra Fevzi Paşa, İsmet Paşa ve Kâzım Karabekir paşalarla Bursa’ya gelir. Bursa’nın işgali Meclis’te büyük üzüntülere ve yakınmalara yol açmıştı. Özgürlüklerine kavuşmuş olan Bursalılar kentlerini ve ülkeyi düşmandan kurtaran komutanları hayran hayran seyredip sevgi gösterisinde bulunuyorlardı. Zaferi kutlamak için verilen bir ziyafette yaptığı konuşmada İsmet Paşa için “ İçimizde en iyi, en kusursuz olanımız-en güvenilerek danışılacak, en inanılarak dayanılacak kimse, arkadaşların en candanı, yurt severlerin en ateşlisi ; yalnız Türklerin değil, şanlarını, şereflerini, namuslarını kurtardığı Müslüman milletlerin de saygısını kazanmış insan “ diye takdim etti ve şimdi Lozan’da ulusumuzu o temsil edecektir Avrupalıların İsmet Paşa’ya karşı davranışları, ulusumuza karşı davranışları için bir ölçü olacaktır. Milletimiz barış istiyor, lakin zorlanırsa savaşmayı da bilir, der.
Bir akşam Bursa ziyaretini öğretmenlere ayırır, çoğunluğu bayan hınca hınç dolu sinemada öğretmenlere yaptığı bir konuşmada, bayanlara hitaben;
“ Siz bizim hesabımıza eğitim savaşın kazanın, memlekete bizden fazla hizmet etmiş olursunuz. Sizi bu savaşa çağırıyorum.”
Erkeklere de : “ Şu anda başlayarak kadınlarımız ülkenin toplumsal yaşamına katılamayacak olurlarsa hiçbir zaman tam anmalıyla gelişemeyiz. Sonuna kadar geri kalır, Batı uygarlığı ile hiçbir şekilde boy ölçüşemeyiz, Sonra kolu ile geniş bir hareket yaparak sözlerini şöyle bitirir. “ Eğer çağdaş yaşayışa ayak uydurmak,onun yüklediği zorunlulukları kabul etmek istemezseniz, bütün bu yaptıklarımız hiçbir işe yaramayacaktır. Köhne geleneklere sımsıkı yapışıp durursanız, cüzamlılar, paryalar gibi yapyalnız kalırsınız. Kişiliğinizi koruyun; ama Batı’dan da ileri bir ulusa gerekli olan şeyleri alın. Yaşayışınızı, bilime ve yeni düşüncelere uydurun. Siz bunu yapamazsanız, günün birinde onlar sizi yutar.” der.
Bu konuda biz öğretmenler Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün söylediklerine hedeflerine ne oranda başarılı oldu, günümüzde sorgulanmaya değer. 21.11.2020. Hasan ŞİMŞEK