AK PARTİ’NİN SAĞLIK POLİTİKASI İFLAS MI ETTİ?
- Detaylar
- Kategori: Köşe Yazılarım
- Yayın tarihi: Pazartesi, 02 Aralık 2013 00:00
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 1842
AK PARTİ’NİN SAĞLIK POLİTİKASI İFLAS MI ETTİ?
“ Geçirdiği trafik kazası sonucu hayatını kaybeden İstanbul Büyükşehir Belediyesi Web TV kameramanı Soner Zeki’nin, kaza sonrası 3 hastane dolaştırıldığı iddiası üzerine olayı en başından bu yana büyük bir hasassiyetle takip eden Sayın Bakanımız Mehmet Müezinoğlu, soruşturma açılması talimatını vermiştir.” geçtiğimiz Perşembe günü ( 29 Kasım 2013) Halkalı’da yolun karşısına geçmek isteyen Zeki’ye Halkalı’da otomobil çarptı. Zeki, Bakırköy ‘deki Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne götürüldü. Ancak hastanenin acil servisinin yoğun olduğu gerekçe gösterilerek Bağcılar Eğitim ve Araştırma Hastanesine gönderildi. İlk müdehalesi yapılan kameraman Soner Zeki, yoğun bakım ünitesinin boş olmadığı gerekçesi ile Silivri’deki Özel Anadolu Hastanesi’ne sevk edildi ve burada hayatını kaybetti.” [ 1 ]
Evime kuş uçuşu 2 km olan Bakırköy’deki Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’ne geçen yıl kolum kırılınca ben de gitmiştim. Acilde üç saate yakın bekletildikten sonra bana müdahale ettiler. Hastane çok yoğundu, doktorların yapabileceği çok fazla bir şey yoktu. Bana başının çaresine bak dediler. Oysaki yıllar önce memuriyetimin onuncu yılında salt sağlık güvencesi nedeni ile memuriyetten istifa etmemiştim. Bugün 76 milyon vatandaşla sağlıkta eşit muamele görüyoruz. Hiç 30- 40 yıl sağlık pirim ödeyenle ödemeyen ya da 90 gün pirim ödeyen eşit olur mu? Sosyal Güvenlik Kurumunu düzenleyenlerin bunu sorgulaması gerek. Diğer yandan bundan 10 yıl önce emekli olan birinin bir hastaneye gittiği zaman 100,00TL ‘lik reçete karşılığında ödediği rakam % 10 ( on lira ) iken bugün bu rakam 30- 40 TL’ye kadar çıkmaktadır. Bu da en azından % 30 katılım payı demektir.
29 Kasım 2013’te genel kontrol ve yıllık raporumu yeniletmek amacı ile Cerrahpaşa Hastanesi’ne gittim. Geçen iki yıl sorunsuz olarak yaptırdığım kontrollere kısıtlama getirilmiş. Tahlillerimle 50,00 TL limitini dolduran ben EGK yaptıramıyorum. Ancak 10 gün sonra tekrar EGK için gideceğim. Tabi bu arada akciğer filmi talebim yoktu. Tüm bunları önceden bir defada yaptırabildiğim hâlde şimdi parti parti onar gün ara ile yaptırabileceğim. Hastanın ve hastanenin eli kolu bağlanmıştır. İstanbul gibi bir kentte hastaneye gitmek büyük bir zahmet ve özveri işi olduğundan bizler zoraki özel hastanelere yönlendiriliyoruz. Başlangıcından beri ben bu işin farkında oldum ve ugulamaya karşı geldim ama yapabileceğim bir şey yoktu. İnsanlarımızın yıllardır bilinçaltı özlemlerini söylemleri ile dile getiren Sayın Başbakan’ın her şeyi berbat edeceği değil her şeyi mükemmel yapacağı düşünülüyordu. Bu nedenle insalarımız derinlemesine bir sorgulama yapmadan yeniden yapılan seçimlerde siyasi iktidara tekrar tekrar destek vermişlerdir. Bugün ülkemiz kötü yönetiliyor. siyasi iktidarı oyları ile destekleyenler, yaşanan kötü eğitim, sağlık, istihdam politikalarında en azından siyasi iktidar kadar sorumludurlar.
2012 yılında devletin bütçe giderleri 261 milyar TL oldu.[ 2] Bu toplam harcama içinde Sosyal Güvenlik Kurumunun ( SGK) yürüttüğü sosyal güvenlik hizmetlerinin aksamaması için aktarılan para 59 milyar TL’dir. Toplam bütçe giderinin yüzde 16’sı Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından yürütülen hizmetlere aktarıldı. Sosyal güvenlikle ilgili diğer değişik hizmetlere aktarılan para bu rakamın dışında.
Dünyanın en zengin en ileri ülkesi olan ABD’de başkanlarının yıllardır genel sağlık sigortası sistemini uygulayamadıkları biliniyor. Başkan Obama fakirlere bedava sağlık hizmeti vermeye kalktı, kıyamet koptu. Bizim imrendiğimiz Avrupa ülkeleri de daha önce vatandaşlarına sağladıkları sağlık hizmetlerini kısıyor. Emekli maaşları azaltılıyor. Hastaneler paralı hizmet veriyor. Bizde ise hastane kapıları sonuna kadar 76 milyona açılırken, gerçek anlamda hak sahipleri yeterli sağlık hizmeti alamadıkları gibi sistemin dışına itiliyor. Kötü para iyi parayı kovar hesabı hak edenler sağlık kurumları dışına itelenirken, kayıt dışı ekonominin ürünleri olan bireyler hastaneleri fethetmenin gururunu yaşıyor. Keşke onlar da gerçek anlamda fethedilen sağlık kurumlarından yeterli sağlık hizmeti alabilmiş olsalar. Zamanında SSK’nın bir genel müdürü olan karar mekanızmalarında söz sahibi olmayan Kılıçdaroğlu’nu eleştiren Sayın Başbakanımız her geçen gün kötüleşen sağlık hizmetleri hakkında ne düşünür bilmek isteriz. Demek ki yalnız ilaç fiyatlarını düşürmekle sağlık sorunları çözülmüyor.
Sağlık konusundaki başarılarının göstergesi/belgesi Bakırköy’deki Dr. Sadi Konuk Eğitim ve Araştırma Hastanesi’dir. Ordaki hastaların durumunu ve sağlık personelinin olağan üstü gayretlerini, hasta yakınlarının gerilimlerini tebdil-i kıyafetle bir görmeleri önem arz eder. İktidar hırsı uğruna kayıt dışı ekonominin mahsüllerine ücretsiz sağlık kurmlarının kapılarnı sonuna kadar açarak devletin kurumları üzerine aşırı iş yüklemenin ve sağlık çalışanlarına hayatı çekilmez hâle getirmenin bir yararı olduğunu da düşünemiyorum.
Sayın Başbakanın, “76 milyona hastaneleri açtım, herkes hastaneye gidebiliyor” demekle bu işler sağlıklı yürümüyor. Hastaneye giren acaba gerçek anlamda tedavi olabiliyor mu? Sağlık kurumları ve sağlık personeli gelen talebi karışlamakta yeterli mi? Türkiye’nin kıyı kesimlerinden Ak Parti’nn oy alamamasının bir nedeni de Sağlık politikalarının yanlış zemin üzerine oturtulmuş olduğunu bilmelerinde yarar var sanırım. 02.12..2013 Hasan ŞİMŞEK
______________________________________________________________________
1) 02 Aralık 2013 Hürriyet gazetesi s.23
2) Güngör Uras, 27 Kasım 2013, Milliyet gazetesi