AHMET KELEŞOĞLU

 

 AHMET KELEŞOĞLU

 

 

Büyük eğitim seçkini hayırsever ağabeyimiz Ahmet Keleşoğlu Bey ile 05.04.2004 tarihli bir söyleşi anı.

 

22-24 Kasım günlerinde  düzenlenen sempozyumda çok  sayıda yerli ve yabancı bilim adamlarının katıldığı sempozyumda çok sayıda bildiri sunuldu ve tartışıldı.

Sempozyum düzenleyicileri Rektör Sayın Prof. Dr. Muzaffer Şeker, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dekanı Sayın Ali Murat Sümbül, Selçuk Ecza Holding' temsilen  Genel Müdür Sayın  Mustafa Sonay Gürgendir.

Ahmet Keleşoğlu'nun katılamadığı toplantıya Selçuk Eczayı temsilen  Genel Müdür ve alan müdürleri Vakıf yöneticileri ve mütevellileri katıldı.

Sempozyumun ikinci günündeki sabah oturumunda Ahmet KELEŞOĞLU'nu ve doğduğu kent olan Ermenek'i  güzel fotoğraflarla ve yorumları ile hemşehrimiz yazar Hasan Şimşek anlattı.

Hasan Şimşek, Ermenek'teki Selçuklu Otel'in ve Ahmet Bey'in yaptırmış olduğu caminin, kültür merkezlerinin  önemine görsellerle vurgu yaptıktan sonra " Bizim bin liramızın  değeri ve satın alma  gücü ile Ahmet Bey"in bin lirasının alım gücünün farklı olduğunu ve Ahmet Bey'in bin lirasının   her yönü ile çok daha kıymetli olduğunu ve satın alma gücünün çok daha kuvvetli olduğunu vurguladıktan sonra Ahmet KELEŞOĞLU Bey'in iyi bir finas yöneticisi olduğunu  vurguladı.

Hasan Şimşek 23 Kasım akşamı 17-1800 saatleri arasında KONTV'de katıldığı programda Taşeli Yöresi sivil toplum örgütlerini ve Ahmet KELEŞOĞLU'NU  görsellerle anlattı.

Konya'da Necmettin Erbakan Üniversitesi kapsamı içinde kalan Ahmet KELEŞOĞLU Eğitim Fakültesi 12 bin öğrenci kapasiteli ve 56 bin metre kare kapalı alana sahip modern bir eğitim kurumudur. Çok değerli bir eğitim seçkini olan Sayın Ahmet KELEŞOĞLU'na sağlık ve başarılar dileriz.

25 Kasım 2013 Hasan ŞİMŞEK

 AHMET KELEŞOĞLU ZİRVEDEKİ BİR ERMENEKLİ

                                                             Hasan ŞİMŞEK’in yorumlarıyla

 Huzurlarınızda “ Zirvedeki Bir Ermenekli “yi, anlatacağım, zirve derken elbette dağın en üst, en uç noktasına tırmanmış bir Ermenekliyi değil,iş yaşamında bulunduğu sektörde ilk sırda olan, devlete ödediği vergilerle ülkemizdeki sıralamada ilk sıralarda bulunan Varlık sıralamasında yine Türkiye genelinde 30-70 arasında değişen Başında bulunduğu Selçuk Ecza Deposu’nu daha sağlam temellere oturtarak ebedileştirmek amacı ile İMKB ‘ye kote etmeyi sağlayan Türkiye’de Koç, Sabancı ve Enka’dan sonra geliri en yüksek olan Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfını kuran TBMM Başkanı Sayın Köksal Toptan’dan Üstün Hizmet Ödülünü (10 Temmuz 2008 ) alan “Eğitime % 100 Destek Kampanyası çerçevesinde Sayın Başbakan Recep Tayyip ERDOĞAN tarafından plaket ile ödüllendirilen kısa adı ERÇEV olan Ermenek ve Çevresi Kültür ve Sosyal Dayanışa Vakfı tarafından “ülke genelinde ve Ermenek’teki sosyal projelerin hayata geçirilmesi nedeni ile İstanbul Dedaman’da “Şükran Günü “ düzenlenip “şükran plaketi “ verilen İstanbul’da yaptırmış olduğu ilköğretim okulları nedeni ile valilerimizden plaket alan Selçuk Üniversitesi’nden   “Fahri Doktora “  unvanı Hemşehri Vakıfları olarak İstanbul Yeşilköy’deki “Konyalılar Eğitim Vakfı’ndan, İstanbul’daki Karamanlılar Eğitim Vakfı’na her zaman destek veren, sayısız övgü ve onur plaketleri alan 17.09.2013 ‘te Türkiye’nin en büyük 500 şirketinin sıralandığı FORTUNE’un  listesinde 25. sırada yer alan Selçuk Ecza Deposu’na gecenin anısına, sponsor olan  Türkcell tarafından mobil teknoloji özel ödülü alan Konya Necmettin Erbakan Üniversitesi Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi’nde adına sempozyum düzenlenen, nuttuğumuz sayısız başarılara imza atan  90 yıllık  başarı ve  yaşam öyküsü içinde bilmediğimiz nice başarıları olan Türk iktisadi hayatında ve sosyal hayatımızda yaşamı başarılarla dolu her kriz döneminde bırakınız ayakta kalmayı  zirvede  durabilmiş  Sayın Ahmet KELEŞOĞLU’NU   Ermeneklilerin, saygıda kusur etmedikleri Ahmet AMCALARINI   sizlere anlatmaya çalışacağım.

 AHMET KELEŞOĞLU KİMDİR?

 Sayın Ahmet Keleşoğlu’nu tanıtmadan önce onula olan ilişkilerimden kısaca söz etmek istiyorum.

 1959 yılında Ermenek Ortaokuluna geldiğimde, kentin ortasında iyice bir evde, yaşlı bir annenin yanında bir hafta misafir oldum. Yıl boyu orada kalacak, evde kaldığımdan dolayı kira ödemeyecektim. Babamın tanıdıklarından biri orada kalmamı bana sağlamıştı. Kim olduğunu hatırlamıyorum. Bu tek başına kocaman bir evde yaşayan annenin can yoldaşı olacaktım. Bu uzun sürmedi. Bir hafta sonra haber geldi ki bu anne Konya’ya gidecek. Ermenek’te tek başına kalmayacak. Oğlu ve gelinin tek başına annelerinin Ermenek’te kalmasına gönülleri razı olmamış, Konya’ya yanlarına almaya karar vermişler. Bu anne Emine Hanım, Konya’daki oğlu ise Ahmet KELEŞOĞLU’dur. Ahmet Bey’in  annesi Emine    Hanımefendi ( 1895-1970 ) ile böyle bir hafta on günlük bir bağlantımız oldu. Bu kopukluk 2001 yılına kadar sürdü. Kurucularından olduğum Ermenek ve Çevresi Kültür ve Sosyal Dayanışma Vakfı’na destek verinceye kadar kendileri ile hiçbir yerde birlikte olamadım, görüşmedim. Bir eğitimci olarak, böylesine yaşamı başarılarla dolu bir iş adamını istedim ki Taşeli Yöresi çocukları tanısın, öğrensin, imkânsızlıkları yenerek başarıya doğru yürüsünler. Bu nedenle Sayın Ahmet Keleşoğlu ile muhtelif zamanlarda beş defa söyleşi yaptım. Bu söyleşilerin hepsi Yeşil Ermenek gazetesinde yayınlandı. Şimdi böyle bir girişten sonra Sayın Ahmet KELEŞOĞLU’ nu dinleyicilerimize kısaca tanıtmaya çalışalım.

AHMET KELEŞOĞLU’NUN ÇOCUKLUĞU

Ahmet KELEŞOĞLU, 1924 yılında Ermenek merkezde Susaklı Mahallesinde doğdu. “Susak” kekliklerin içmesi için kafesleri önüne konulan birinde yem, diğerinde su bulunan bir kabın adı olsa da, buradaki anlamı, su alınan, su dağıtılan yer anlamına gelir. Ben de öğrencilik yıllarımdan öyle cağıl cağıl çeşmelerinden, arıklarından, derelerinden suların aktığı,  bir yer olarak hatırlıyorum. Maalesef Ahmet Bey’in doğmuş olduğu bu ev şimdi yok, miras olarak kardeşler arasında Ahmet Bey’ e düşmüş. Ahmet Bey,  Konya’ya göçtüğü 1958-59 yıllarında Galip Sumra adında, sonradan Ermenek’e bir ilköğretim okulu yaptıran  hayırsever bir eğitim seçkinine evi satmış. Ahmet Beyin doğduğu evin bulunduğu yerde şimdi Galip Bey tarafından yaptırılan “Sumra Apartmanı “ var. Sokağının adı da  Menekşe Sokak’tır. Ahmet Bey, çevresinde gürül gürül sular akan, yeşillikler içinde böyle bir evde doğar.Babası inciklerden Hacı Mustafa Efendi ( 1865- 1950 ), annesi de aynı mahallede oturan Ermenek’in köklü ailelerinden Haranilerden Hacı Mehmet Efendi’nin kızı Emine Hanım ( 1895-1970 )’dır. Hacı Mustafa Efendi Galiçya ve Arabistan cephelerinde bulunmuş bir gazidir. Tüccar bir ailenin çocuğudur. O da babası gibi kereste tüccarlığı yapmış, Orman İdaresi’nin iş birliği ile kereste kesimi ve nakliyesinin ticaretini yapmıştır.

Susaklı Mahallesi’ne Ahmet Bey’in sülalesinden ötürü eskiler İncikler Mahallesi derler.

Hacı Mustafa Efendi , Emine Hanım ile evlenmeden önce ………hanımla bir evliliği var. Bu evlilikten  bir kızı olur

.Hacı Mustafa Efendi’nin Emine Hanım ile evliliğinden olan çocukları övey ablalarına “Nine Abla” diye hitap ederler.

Hacı Mustafa Efendi’nin Emine Hanım’ dan Emin,Şerife, Ali, Hatice,,Ahmet, Fatma adında altı çocuğu olur. Bu çocuklarından adına sempozyum düzenlenen Sayın Ahmet Keleşoğlu ile kız kardeşlerinden Hatice ve Fatma sağıdır

Ahmet Bey’in doğduğu yıllar Ermenek ve ülke genelinin genel durumu kısaca şöyle özetlenebilir:

Ahmet Bey, hayata gözlerini açtığında ( 1924 ) , ülkemiz İstiklal Savaşı’ndan yeniçıkmıştır. Savaşın yaraları sarılmak için yeni bir kalkınma seferberliğine girmiştir. Yapılan savaşlar nedeni ile insan gücümüz de azalmıştı. Balkan . Birinci Dünya ve İstiklal harplerinde çok insanımızı kaybetmişiz. Cumhuriyet ilan edileli bir yıl olmuş ve Hilafet onun doğduğu yıl TBMM tarafından ( 3-4 Mart 1924 ) kaldırılmıştır. Bütün imkânsızlıkların, yoklukların yaşandığı ve koca bir imparatorluğun yıkıldığı ve yeni bir devletin kurulduğu ilk yıllardır. Ahmet Bey’in doğduğu kent olan Ermenek’in büyük kentlere arabaların geçeceği kadar yol bağlantısı yoktur. Zaten motorlu taşıtlar da o dönem büyük ketlerde bile yok denecek kadar azdır. Ermenek’in; Karaman, Konya, Mersin, Alanya’ya bağlantı yolları atların, katırların ve  deve kervanların geçeceği genişliktedir. Diyebiliriz ki  Taşeli  Coğrafyasında arazi çok engebeli ve dağlık olduğundan hayvanların ayaklarını basacak düzgün bir zemin bile bulmak zordur. Ermenek bir üretim merkezidir. Dışardan gaz, tuz, pamuk ve buğday alır. Dışarıya Göksu yolu ile Orman İdaresi’nin kontrolünde kereste satar. işlenmiş deri, ayakkabı , yabani hayvan derileri, fasulye, kuru üzüm, ceviz içi, hekim eriği gibi ihtiyaç fazlası ürünleri satar. Ahmet Bey’in doğduğu yıllarda telefon, radyo, araba yoktur. Ermenek’te kapalı ekonominin egemen olduğu bir dönemdir diyebiliriz.

Ermenek konum itibari ile tren ve deniz yoluna oldukça uzaktadır. Trenle bağlantısı Karaman’dan, Kaşınhanı’ndan denizle bağlantısı ise Taşucu, Anamur, Gazipaşa ve Alanya’dandır. Ahmet Bey Cumhuriyet’in kuruluşu ile yaşıttır ( 1924 ) diyebiliriz. Cumhuriyet gençleşip büyüdükçe o da Cumhuriyet ile birlikte güçlenip büyüyecektir.

AHMET KELEŞOĞLU’NUN  OKUL YILLARI

Sayın Ahmet Keleşoğlu Hacı Mustafa Efendi’nin altıncı (6.) Emine Hanım’ın ise beşinci  (5.) çocuğu olduğunu yukarıda ifade etmiştik.

Hacı Mustafa Efendi büyük oğulları Emin ve Ali’nin yetişme ve iş yapma anlayışından memnun değildir. Onların anlayış ve davranışları kendi anlayış ve davranışlarına uymamaktadır. Bu nedenle onlar biraz kırgın bakar. Ahmet’i kendi kafasına göre yetiştirmeyi düşünür. Bu düşünceyle Ahmet’e önce din eğitim vermeye ve verdirmeye çalışır. Bu nedenle okula iki yıl geç gönderir. Ahmet 1924 doğumludur. Harf inkılabı 1928’de olur ve 1929’da yeni yazıya geçildiğinde Ahmet Bey beş yaşındadır. Küçük Ahmet evde otoriter ve mutaassıp bir baba ile Kur’an-ı Kerim okumayı ve namaz kılmayı öğrenirken okulda Yeni Latin harfleri ile eğitim ve öğretim yapacaktır. Küçük Ahmet eski ile yeniyi iç içe yaşamaktadır. Okul, Cumhuriyet’in devrimlerini çocuklara aşılamaya ve öğretmeye çalışırken Tüm Türkiye genelinde olduğu gibi Ermenek’te de evlerde ve camilerde özellikle yazı devrimine karşı bir direnişin olduğu realitedir.

Küçük Ahmet okulda sınıf arkadaşlarından biraz büyükçedir. Evde babası ile uyumludur. Babasının söylediklerini ve verdiği görevleri yerine getirmeye çalışır, onu üzmemeye özen gösterir. Okluda da çalışkan bir öğrenci ve sınıf mümessilidir. Babasının istediklerini yapmaya kararlıdır. Okulda çok öğretmen değiştirir Ali Niyazi ( Ülkü )Bey gibi sert bir öğretmende okuduktan sonra son iki sınıfı sesiz ve sakin bir kişilik yapısına sahip olan Vefa (Gür ) Bey’de okur. O dönem öğretmenlerinin hepsi eski eğitim anlayışı ile yetişmiş olsalar da imparatorluk içindeki yeniliği temsil eden ve onları uygulayan temsilcilerdir, demek daha uygun olur sanırım.

Ahmet Bey’in çocukluk arkadaşları dayısı Nadir Haranioğlu, Ahmet Sarısoy,  Mevlit Sarıtaş, Ali Sevimli’dir. Elbette daha çok oyun oynayıp kavga dövüş yaptığı oyun ve okul arkadaşları vardır ama hepsini hatırlamak bu kadar ayrılıktan sonra oldukça zor olsa gerek. Selçuk Ecza’nın Genel Müdürü Sayın Sonay Gürgen’nin annesi ( Konya Lisesi edebiyat Öğretmeni rahmetli  Gündüz Gürgen’in eşi ) Nazmiye Gürgen Hanımefendi de Ahmet Bey’in ilkokulda arkadaşıdır.

Küçük Ahmet 1939 yılında ilkokuldan pekiyi derece ile mezun olur. Okuldaki başarısından dolayı öğretmenler tarafından yönlendirme ile askeri okula müracaat yapar, sınavları kazanır. Sağlık muayenesi esnasında gözlerinin askeri eğitime müsait olmadığı anlaşılır. Ahmet Bey yıllar sonra bu üzüntüsün şöyle ifade eder:

“ Her şeyde bir hayır vardır. büyük bir istek ve hevesle sınavlara katıldım, kazandım, eğer askerî okula kabul edilseydim iş adamı olamayacaktım.” 

Sayın Ahmet Keleşoğlu’na 2010 yılında yapacağım söyleşi için hazırlanıp 60 soru ile gittim. Elimde eskiye göre çok daha bilgi ve doküman vardı. Daha rahat soru sorabilip cevabını alabiliyordum. Bu sorulardan bir tanesi var ki soruları hazırladıktan sonra gece aklıma geldi. Ahmet Bey’i sağlık nedeni ile askeri okul kabul etmemişti. Ama sivil ortaokula gitmiş olması onun  doktor, mühendis, işletmeci, bilim adamı ve ekonomist olması için bir engel teşkil etmezdi. Konya’ya okumak için askeri ortaokula gönderilen bir kişi, neden sivil ortaokula gönderilmedi. Üstelik Ermenek’te Konya’ya gidip Konya Lisesi’nde okuyan önünde örnekler de vardı. Üstelik  bünyesinde ortaokulu da bulunan Konya Lisesi’nin yatakhanesi de vardı. Varlıklı bir tüccar çocuğu olan Ahmet Keleşoğlu Neden Konya’ya sivil ortaokula gönderilmedi?

Şimdi Ahmet Keleşoğlu Bey’in ilkokuldan mezun olduğu 1939 yılında ülkemizin ve Ermenek’in genel durumuna şöyle bir bakalım:

Atatürk ölmüş ve ismet Paşa Cumhurbaşkanı olmuştur. Hatay anavatana katılmıştır. İkinci Dünya Savaşı başlamak üzeredir. Ülkemizde ilk beş yıllık kalkınma planı hayata geçirilmiş şeker,dokuma,kâğıt sanayi vb. kuruluşlar kurulmuş ve yerli  üretim başlamıştır. Demiryolları ile Anadolu’nun büyük kentlerine ulaşılmış ve mal dolaşımının hızında bir artış sağlanmış, Avrupaya öğrenci gönderilmiş, Üniversite reformu yapılmış. Hitler Almanyası’ndan kovulan, kaçan Musevi bilim adamları ülkemizde istihdam edilmiş, ETİBANK, SÜMERBANK, SEKA, İŞ BANKASI, Karabük Demir Çelik Fab ve Maden Tetkik Araştırmaları gibi kurumlar faaliyete geçmişti.

Bu dönemde Emin Hami Koçaş Ermenek’te belediye başkanıdır. 1934 yılında deniz yolu ile Taşucu’na malzemeleri getirtilerek ve oradan da Ermenek’e kağnılarla taşınarak Hidro Elektrik Santrali (HES) kurulmuş ve şehir medeniyetin ilk nimetlerinden birine kavuşmuştur. Bu dönemde Karaman-Bucakkışla –Balkusan-Ermenek yolu kazma kürekle iyileştirme çalışması yapılmaktadır. Bu yol güzergâhı Ermenek-Karaman için en kısa yoldur. Bu dönemde ticari mallar at, katır ve deve sırtında büyük kentlere ve limanlara ulaştırılmaktadır. Henüz motorlu taşıtlar Ermenek’te yoktur. Radyo ve manyetolu telefonlar gelmiştir. Yavaş yavaş ithal mallarının sıkıntısı yaşanmaya başlanmıştır. Çünkü Avrupa hızla savaşa doğru gitmektedir.

AHMET BEY OKULA GÖNDERİLSE İDİ NE OLURDU?

Sayın Ahmet Keleşoğlu hayatını anlattığı “Başarıya Adanmış Yaşam “ kitabında “ Her şeyde bir hayır vardır. Büyük bir istek ve hevesle sınavlara katıldım, kazandım, eğer askerî okula kabul edilseydim iş adamı olamayacaktım. “ diyerek kendisini teselli ediyor.

Ben Sayın Ahmet Keleşoğlu’nun bu düşüncesine, onu tanıdıktan sonra katılmıyorum. Şayet askeri okula kabul edilmiş olsaydı ünlü bir general, hatta bir genelkurmay başkanı olabilirdi.

 Diğer önemli bir nokta da madem askeri okula kabul edilmedi, niçin o zaman varlıklı bazı Ermenekli ailelerin çocuklarının gittiği ve gitmek zorunda kaldığı Konya Lisesi’ne gönderilmedi.?

Bu soruyu Ahmet Bey’e sordum: Ahmet Bey çok duygulandı ve yüzünü bir hüzün kapladı. Aldığım yanıt, aşağı yukarı şöyle idi:

“Babam istemedi Beni tüccar yapmak istedi. Ağabeylerim ileri düzeyde okumaya devam edemediklerinden babamı çok üzmüşlerdi, Benimde okuyamayabileceğimi düşünmüş olabileceğinden, okula göndermek istemedi. Annem çok istedi, fesindeki altınları verdi git oku diye. Babamı kırmak istemedim, onu dinledim. Tüccar olmaya karar verdim. Belki okula gitse idi annemin vereceği altınlar okul giderleri için yetmeyebilirdi?

Acaba diyorum, eğitime yaptığı on milyonlarca liralık karşılıksız yatırım ve destek bu nedenle mi diye düşünüyorum.

Ahmet Bey “ Başarıya Adanmış Yaşam “ kitabının sunuş kısmında “ Yaşam boyu iş hayatında güveni sarsacak, zedeleyecek bir şey yapmadım. Hep bunlar iş hayatımda dikkat ettim.

Kitabın  sunuş bölümünde “ Bu kitap adında anlaşılacağı üzere bir başarı hikâyesini anlatıyor.Bu başarının başaktörü gibi görünüyorum.” der.

Yaşamınız boyunca yanınızdaki önemli sayacağınız yardımcı oyuncular kimlerdi? 2008 yılından beri bu oyuncuların içinde değişenler ya da yeni katılanlar oldu mu?

Sorusuna karşılık olarak: Hamza Oğuz, Hasan Altıoklar, Sonay Gürgen, Mehmet  Yılmaz Faruk Öğütçü, Ali Uyar, Ayhan Soyubelli…diye bazü üst düzey yöneticilerini saydı. Ve ilave etit. Biz üst kademe yöneticilerini kendi bünyemizde eğitip yetiştiririz. Kurum içinde eğitime çok önem veririz.

AHMET KELEŞOĞLU’NUN KARAR VERME ANLAYIŞI

İyi bir tüccar olmanda ve başarı kazanmanızda babanız Hacı Mustafa Efendi’den büyük destek aldığınızı söylemektesiniz. Babanızın yaşadığı dönem ülkemizin en zor anlar yaşadığı bir dönem, tüccarların ince eleyip sık dokumak zorunda olduğu bir dönemdir. .Bin bir hesap kitap yapıldıktan sonra ticari yaşamdaki iş yoğunluğu artar ya da azalır. Siz bu düşünceye katılıyor musunuz? İş hayatında karar alırken yaşamınızın hangi döneminde daha kolay kararlar alabildiniz?

- Babamın yaşadığı dönemler gerçekten çok zor dönemlerdir. Rus, Balkan, Umumi Harp, İstiklal Harbi ve İkinci Dünya Harbi. Tüm bu dehşet verici olaylar babamın 85 yıllık ömrüne sığan olaylardır. Bu yıllarda ülkemiz çok büyük felaketler yaşamış çok toprak kaybetmişiz, çok insanımız cephelerde ve hastalıklardan kırılıp yok olmuştur. Tüm bu olayları yaşayan babam 1920 ‘li yıllarda Ermenek’ten toplu olarak arkadaşları ile birlikte Hac’ca gidip gelirler.

  - Karar almadan önce etüt edip incelemeye çok zaman ayırır mısınız? Sizce karar almak zor mu? Hiç yanlış karar aldınız mı?    Şeklindeki sorumuza,

 

-Karara vermede zorlanmam çok çabuk karar veririm. Pratik zekâlıyım. İş ile ilgili konuları ve rakamları unutmam.olaylar karşısında önsezim yüksektir.Şansı kendim yaratırım.Şans kendiliğinden bana gelmez

Ahmet Bey, hep doğru insanlarla iş yaptığını söyler. Karşınıza hiç yanlış iş yapacak karakterler çıkmadı mı? Çıktıysa bunlarla nasıl baş ettiniz ve onları çevrenizden nasıl uzaklaştırdınız? Sorumuza,

-Mutlaka karşımıza yanlış iş yapan insanlar çıkmıştır. Lakin teşhisi koyunca yollarımız ayrılır. Yanlış yapanlar bizimle iş yapamaz. 

“Başarıya Adanmış Yaşam” kitabının sunuş kısmında kendini güler yüzlü bir patron olarak niteliyor. Bu güler yüzlülüğün altında kararlı bir otorite ve sertlik yok mu?

- Bu soruyu sorduğumda bir iş için yanımıza gelen bir çalışanı başı ile gülerek yüzün altında tatlı bir sertliğin olduğunu Ahmet Bey’den önce onayladı.

Ahmet Bey’in üzerinde durduğu en önemli nokta kurumlarında çalışan kişilerin dürüst ve çalışkan olmasıdır.

“ Çok çalıştım, sabır ve sükûnet içinde farklı görüşleri de dinledim. İyi hesap yaptığıma özellikle ticari olayları iyi muhakeme ettiğime inanıyorum.” .Bu sözler gerçekten kendinize çok güvendiğinizi ve kararlılığınızı ifade ediyor. Bu beyanına karşılık olarak, kendilerine şu soruları sordum.

a. Hesaplarınızda hiç yanılmadınız mı?

– Yanıldığım olmuştur ama o kadar çok değil! Çoğu hesaplarım doğru çıkmıştır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi olayları ve geleceği önceden sezme yetim çok yüksektir.

b-Sizin kontrolünüz dışındaki olaylardan hiç etkilenmediniz mi?

Zaman içinde kontrolümüzün dışında bizden kaynaklanmayan ülkede ve dünyada olaylar oluyor. Etkilendiğimiz de oluyor. Çoğunlukla genel ekonomik politikalar ve ekonominin kendi içindeki doğal akışı bizi de etkiliyor. Aldığımız önlemler sayesinde istenmeyen ekonomik olayları en hafif şekilde atlatmaya çalışıyoruz.

c. Ticari olayların dışındaki sosyal ve kültürel olayları analiz etmeye vaktiniz oluyor mu?

- Özellikle şimdi Vakfı da kurunca, sosyal ve kültürel olayların üzerinde duruyor nerede ne yapabiliriz? Toplumumuza ve devletimize nasıl yararlı müesseseler kurabiliriz? Onların hesabını kitabını projelerini yapıyoruz.

ç.Siyasi olayların dışındasınız galiba? Siyaset dışı kalmak başarılı bir iş adamı için ilk koşul mudur? Neden?

-Akıllı iş adamları genellikle siyasetle uğraşmaz. İş adamları için taraf olmak hiç de iyi sayılmaz. Hep siyaset dışı kalmayı tercih ettim.

Bir çocukluk arkadaşı olan ve Ermenek’te yaşayan Vehbi Çetin, Ahmet Keleşoğlu Bey’in çok şanslı olduğunu ve her şeyde kazandığını ve hiç kaybetmediğini, 2007’de bize söylemişti.  Bu söylemi Ahmet Bey’e ilettiğimde şöyle bir yanıt aldım:

-İş hayatımda ve özel hayatımda şansı kendim yaratırım. Zekâmı kullanırım, Şansı kendi lehime çevirmesini bilirim.” demişti..

ALLAH’TAN DİLEDİĞİNİZ  NEDİR?

Sayan Ahmet Keleşoğlu’nun hayatını kesitlerle anlatan “ Ahmet Keleşoğu: Başarıya Adanmış Yaşam “ kitabının ön sözünde ve son sözünde yakınlarına ve diğer insanlara karşı büyük bir hoşgörü, güzel dilek ve temenniler ve Allah’a yakarış var. Her yönü ile bu dünyadan tatmin olmuş, doyum noktasına ulaşmış bir hâl sergilediğinizi anlıyorum. Bu doğru mu? Başka bir ifade ile Allah size sağlıklı ömürler verir ve uzun müddet yaşarsanız hayata geçireceğiniz daha büyük projeler var mı?

Bu söyleşiyi yaptığımız günün bir gün öncesi Prag’dan seyahatten dönmüştü. Yorgun olmasına rağmen keyifli bir hâli vardı. işleri yoluna koymanın bir rahatlığını yaşıyor gibiydi. Böyle bir havada söyleşi yapan biri olarak ben de açıkça mutlu oldum. Ahmet Bey, yukarıdaki soruları şöyle yanıtladı.:

-Allah’tan sağlıklı ve uzun bir ömür diledikten sonra, kimsesizlere, sakatlara, yoksullara, düşkünlere, onlarla ilgili olarak, yaşamlarını kolaylaştırıcı hayır işleri ile uğraşmak amacında…

Prof Dr. Kâmil İlisulu, Ermenek için “ su ve ağaç yeşili. Her yer ağaç ve bahçe , bağ ağaçlı, bahçe ağaçlı, dağlar ağaçlı, Ermenekli ağaçlar arasında doğar.” der.buna bağlı olarak Ahmet Bey’e iki soru yönelttim.

Siz hiç bağ bahçe işinde çalıştınız mı? Çocukluğunuzda hiç elinize iskelit ( küçük kazma ) alıp eğrim (domates ) dibi çapalayıp otlarını ayıkladınız mı? Ya da kazma kürek alıp bağ bahçe işleri ile uğraştınız mı? Yıkılan duvarları onarıp düzeltme/yeniden yapma gibi bir mecburiyetiniz oldu mu? Sizin ailede bu işleri kim yapardı?

Konya’ya göçtüğünüzde Ermenek’in bağına, bahçesine, yeşilliğine özlem duydunuz mu? Dümdüz ovada kendiniz nasıl hissetiniz?

Ahmet Bey ile bağ bahçe muhabbetine girince eski günleri hatırladı ve biraz heyecanlanarak anlatmaya başladı. Bağ bahçe işlerinde çok çalıştım, babama  yardım ettim. Kazma kürekle bağda çok iş yaptım. Bağın yıkılan duvarlarını taşlarını topladım. Domates ve fasulye dibi çapaladım.avar suladım. Sebzelerin yetişip büyümesi için anneme ve babama bağımızda çalışarak yardımcı oldum. Bizim bağ çayın kenarında idi..Şimdi ne oldu su altında mı kaldı diye sorunca ,

-Hayır, su altında kalmadı. Tam Baraj Gölü’nün kenarında olacak. Ermenek Baraj Gölü’nün altında kalmayıp tam kıyısında olacağını tahmin ediyoruz. Eldeki veriler öyle demişti.  Ben durumu dayısı Sayın Nadir Haranioğlu’na 19 Kasım 2013’te sorduğumda, Mahallealtı denilen yerdeki bu on dönüm civarındaki bağların gölün bir hayli yukarısında kaldığını söyledi.

ERMENEK VE ULAŞIM

1918-1932 doğumlu olup da yukarda ( Konya ve diğer büyük şehirlerde ) okuyan öğrencilerin gidiş geliş yol sıkıntılarını çok dinledim. Bunların başında bu yıl hayatını kaybeden Konya Milletvekili Samı Soylu ile  Anayasa  Mahkemesi Üyesi  şair yazar  Mehmet Çınarlı, Dr. Mehmet Sönmez, Prof. Dr. İbrahim Ceylan gelir. Bunların sömestri tatillerinde kar kış nedeni ile Ermenek’e gidemedikleri biliniyor. İlk İvriz Öğretmen Okulu öğrencileri de köylerinden Ereğli’ye gelip gitmede zorlanmışlardır. Ermenek’e ilk motorlu aracı İstanbul’da ünlü bir mimar olan Yaşat Manav’ın babası  1941 (?)  yılında getirmiş. 1952-1953 yıllarında Ermenek’te nakliye yapan üç tane kamyonet var. Hastahane’nin de bir jeepi…Ulaşım Karaman-Bucakkışla –Ermenek doğrultusunda yapılıyor. O yıllarda Yellibel sonradan adı Karaman Bey geçidi olan 1920 rakamlı tepeyi aşarak Karaman ya da Ermenek yönüne yönelmek kolay olmasa gerek.  Bu yollar ve eski Ermenek hakkında bilgi edinmek isteyen arkadaşlarımız Halit BARDAKÇI’nın “Bütün Yönleriyle Ermenek-,Sarıveliler-Başyayla  “ adlı kitabını okuyabilir.

Şimdi Ermenek yolunun hikâyesini bir de Ahmet Bey’den dinleyelim.

“Ermenek’te yol yoktu, Karaman’a yürüyerek iki günde giderdik. Kışları ise yol kapandığı için yolculuk dört beş gün sürerdi.Dört beş ay boyunca Ermenek’e hiç vasıta gelmezdi.Kış aylarında mal akışını sağlamada zorlandığımız malum. Mağazayı 1953 yılında açtım. Ben askere giderken Karaman’a yürüyerek gittim. Kışları yolların kapalı olması ticari malların gelişin zorlaştırır ve ticareti durgunlaştırırdı. Şimdi Ermenek’in yol sorunu çözüldü. Alanya-Ermenek yolu da tüneller delinerek aşılıyor.

Emin,Şerife, Ali, Hatice, Fatma ve siz Ahmet Keleşoğlu olarak altı kardeşsiniz.Üç erkek üç kız, Ağabeyleriniz eğitim ve öğretim hayatında ve ticarette pek başarılı olamaz ve devlet memurluğunu seçerler.Ama biliniyor ki babanız sizi iyi bir tüccar yapma kararlılığında Babanızın sizden beklentisi, üzerinizde nasıl bir etki yaptı? Babanızın beklentilerini karşılayamama gibi bir kaygı içine girdiniz mi? ilk ticarette başlayışınızı ve sermayenizi biraz anlatır mısınız? Sorusuna,

Babam o zamanki ölçüler içinde bana yeterli sermaye verdi. Varlıklı ve güvenli bir kimse olduğundan çevremdeki insanlar da bana ticari yönden kısa zamanda güven duydular. İstanbul’a mal almaya kayın pederim ile birlikte giderdik. Kayın pederim de tüccar olunca o piyasanın iyi tüccarlarını bana tanıştırdı. Birkaç defa gelip gidince İstanbul tüccarları bana da geniş kredi imkânları tanıdılar.

AHMET KELEŞOĞLU’NUN ASKERLİK YAŞAMI

Sayın Ahmet  Keleşoğlu, 1943 yılında askere gider. Dört yıl askerlik yapar. Ahmet Bey’in askerlik yaptığı dönemde ( 1939-1945 ) İkinci Dünya Savaşı bitmiştir. Tüm dünyada  olduğu gibi ülkemizde de demokrasiye çok partili  hayata geçiş dönemi başlamıştır. Avrupa ve ABD ile ilişkiler liberal ekonomi anlayışı ile yürütülmeye başlanmıştır.

Ermenek’te ulaşım yukarı yol denilen Karaman-Bucakkışla ve Balkusan tarafından yapılmaktadır ve kör topal yürümektedir. Ağır kış koşullarının haricinde büyük kentlerden Ermenek’e bir mal dolaşım yapılabilmektedir.

Onun askerlik yaptığı İstanbul ile ilgili anılarında, “Hadimköy’den İstanbul’a trenle giderdik. Fatih semtinde medresede kalan, Ermenekli hemşehrilerimiz vardı  o zaman imkânı olmayan başarılı öğrencilere medresede oda verirlerdi, bu iki katlı odalarda üç kişi kalırdı.Hafta sonları iki veya üç kişi de biz ilave olduğumuzda beş altı kişi birlikte kalırdık. Kızılay’dan gelen yemeği yerdik. Çok paramız olmadığı için sinema  veya başak faaliyettlerden pek isitifade edemezdik. Tramvay ücreti ödememek için Beyoğlu’na Karaköy’den yürüyerek çıkardık. Diye anlatır.

Sayın Ahmet KELEŞOĞLU’nun medresede kalan öğrencilerin yokluk hâli ve Kızılay’ın öğrencilere yemek vermesi gibi yaşadığı ve şahit olduğu olaylardan  etkilenmesi nedeniyle Ermenek’ te yaptırmış olduğu caminin altına aşevi yaptırdığını ve günlük sıcak yemek dağıttırdığını düşünüyorum.

İLK DÜKKÂNIN AÇILIŞI

Ahmet Bey, 1947-1948 yılında babasının verdiği 50 reşat altını ile ticarete başlar. Bugünkü değeri 50X 580= 29.000,00 TL ‘dir.

Ahmet Bey, bu miktardaki para o zamanki şartlarda iyi bir sermaye idi. der.

Kendilerine “Hafızamda kaldığı kadarı ile Ermenek’e göre çok zengin bir dükkânınız vardı. Hepsi öz sermaye mi yoksa açık hesap da var mı?” sorusuna karşılık olarak, İstanbul’daki tüccarlar bana güvendiklerinden kredili mal alabiliyordum.

 

Hafta sonlarında Ermenek dışına katır sırtında mal satmaya giderdik. Babamın güvenin iyice kazandığımdan Güneyurt’taki tarlasını 40  reşata (  40X 580= 23.200,00 TL( 2000,00 TL ) satarak sermayeme destek verdi.

O yıllarda malları çoğunlukla pazarlarda satardık Mal tüketicinin ayağına giderdi. Katırlar yükletir Pazar Pazar dolaşırdık. Başdere ve Zeyve pazarları büyük pazarlardı. Sabahleyin erkenden kalkıp malları vaktinde pazara götürmek büyük bir özveri işi idi.Benim bu gayretim babama güven verdi. Bu nedenle Güneyurt’taki tarlasını satarak bana destek verdi.

 

1948 yılında Mersin’de meyve ve sebze ticareti ili uğraşması onun ufkunun açılmasına neden oldu. İnsanları tanıdı, deneyim kazandı.

 

21.10.1949’da evlenir Evlendiğinin birinci yılı eşini kamyonda Konya’ya şoför mahalline binerek götürür. Konya Lisesi’nde Edebiyat Öğretmeni bacanağı rahmetli Gündüz Gürgen vardır. Konya’da eşinin ablası Nazmiye (Gürgen ) Hanım vardı. eşi ablası  ve yeğenlerini görmenin ve büyük bir kente olmanın heyecanını yaşıyordu..

Ahmet Bey evlendiğinin ikinci yılında İstanbul’a eşini de götürür. Gündüz toptancılarla alışveriş eden Ahmet Bey’e eşi Nezahat Hanım eşlik ederek Hanımların neyi beğenip beğenmeyeceğini ve onların tüketim tercilerini belirlemede yardımcı olur.

İşe başladığınız ilk yıllarda içinizde Ermenek’in en iyi, en büyük tüccarı olacağım diye bir iddianız olmalı? Sermayenizi koruma ve büyüme düşüncesi vb.veriler bu düşüncem doğrular nitelikte. Başlangıçta  böyle bir iddiam yoktu, sonradan oldu.

1958 yılında artık Ermenek Ahmet Bey’e dar gelmeye başlar.

1957 yılında DOĞUBANHK’ keşfeder. Bilmeyenler söyleyelim Doğubank İstanbul Sirkeci’de ticari yoğunluğu çok yüksek kâr marjı düşük bir iş hanı. Oradaki esnaf sürümden kazanır.Günümüzde ( 1998 ) den sonra değerini büyük ölçüde kaybetti. İstanbul Kapalıçarşı’dan sonra gelebilen bir ticaret merkezi diyebiliriz Doğubank’a…O yıllarda Ermenek’ten çıkarsam İstanbul’a giderim diye düşünür. Vakko’yu çok beğenir ve malını satarmış Ermenek’te. Kafasındaki düşünce Vakko gibi sanayi kurup imalat yapmayı ister. Ermenek’te sarraflık da yapabilirdim diye kafasında çeşitli oluşumlar vardır.Sarraflık riski olmayan ticari bir işti.Kafamda bu projelerden birini uygulama safhasına sokayım diye planlar yaparken kayınpeder ve kayın biraderler Konya’da ecza deposu kurup çalıştırmak için ortaklık teklifi aldım.

AHMET BEY’İN İLAÇ SEKTÖRÜNE GİRİŞİ

Ahmet Bey’in kayın pederi ile önceden denenmiş bir ortaklığı vardı. kayın pederi Mustafa Efendi ve oğulları Nevzat ( Ecazcı ) ve Nazım ile birlikte bir ecza deposu kurma  projesi var. Ahmet Bey’i de bu projeye dahil etmek isterler. Bu projeye aklınız yattı mı?

-Kayın pederimin bana olan güveni tamdı. Benim girişimci ruhumu ve hesaplı kitaplı olduğumu önceki ortaklığımızdan biliyordu. Sen ecza deposu işine bizimle girmezsen bu işi yapmayız dedi. Sen bu işte bizimle varsan ecza deposu işine girerim diye bana bir noktada manevi bir ağırlık koydu. Kafamdaki projeleri erteleyerek ortaklığı kabul edip Konya’ya gitmeye karar verdim.

 

Ahmet Bey, ülke ekonomisinin daraldığı nüfusun arttığı, enflasyonun yoğun olduğu, ithal malların zor bulunduğu bir dönemde  Konya’ya gelerek kayınbiraderleri ile ecza deposu işine girmeye karar verir. Dönem Demokrat Parti Dönemi ve iktidarın yıprandığı ve yorulduğu yıllar…

25 Ekim 1958 tarihinde Selçuk Ecza Deposu Kolektif Şirketi Nevzat Karpuzcu ve Ortakları olarak ticaret sicilinde tescil ediliyor. Sermayesi 225.000,00 TL Konya merkezli şirketin işitgal konusu ilaç,sıhhi malzeme, ıtriyat, toptancılık ve ithalatçılıktır.

 

Ecza Deposu’un başına “Selçuk “ adını neden koydunuz sorusuna verdiği yanıt şöyledir:

Konya’nın uzun müddet  Anadolu Selçuklu Devleti’ne başkentlik yapmış olması ve Selçuklu eserlerinin hâlen Konya’da bütün görkemiyle dimdik ayakta durması hasebiyle, Anadolu Selçuklu  beylerine bir saygının gereği olarak bu adın kendilerine uğur getireceği düşüncesiyle firmaların adını SELÇUK ECZA DEPOSU koymuşlar.( 1958 )

1958 yılı ülke ekonomisin daraldığı, ithal malların zor bulunduğu yıllar. Bu dönemde ilaç tüketiminin 2/3 ü ithal ilaçtır. İlaçları eczanelerin büyüklüklerine  göre tevzi ediyorduk. Satacak ilaç bulmakta zorlandığımız anlar oldu.Müşterilerimize karşı çok dürüst davrandık.o günün ağır şartlarında Konya’da ilaç dağıtım alanında eczaneler arsında büyük bir ün yaptık.

 

O dönemde parada kazanç da çok kıttı. Ecza Deposunun tereklerini Ermenek’ten getirttiğimiz kereste ile  yaptık. İlk zamanlarda ilaçları, küfelerde, sırtlarda, üç tekerlekli arabalarda bisikletlerde taşırdık. Sandıkları  çakmak için kullanılmış eğik çivileri düzeltip kullandığımız çok zaman olmuştur.

Kendilerine siz Cumhuriyet ile yaşıtsınız,Cumhuriyet ile büyüdünüz ve bugüne geldiniz .Cumhuriyetin ruhuna uygun bir yükselme ve gelişme gösterdiniz.Bunu biraz konuşalım . deyince,

Atatürk gibi bir dahi olmasa, İsmet Paaş gibi özenli bir Cumhurbaşkanı olmasa bu günlere gelemezdik.Cumhuriyetin kurucularının çok dikkatli  ve cesur çalışmaları sonucunda bu günlere gelebildik.ikisine de Allah rahmet eylesin.

1959 yılında Skoda marka bir pikap alıp ilk defa motorize taşımacılığa geçtiğinizde bir ilerleme bir basamak yükselme düşüncesi oldu mu?

- Hiç korkmadan emin adımlarla yolumuza devam ettik.Çünkü kendimize güveniyorduk.

İlk çalışanlarınızdan biri olan Ali Soyubelli “ Bir kazadan başlar birkaç vilayeti dolaşarak hem sipariş toplar hem tahsilat yapardık” diyor. öyle anlaşılıyor ki açık hesap ilaç satıyordunuz. Bu sizi rahatsız etmiyor muydu? Ek olarak sermaye olarak dönebiliyor ve ödemelerinizi  mal aldığınız yerler zamanında yapabiliyor muydunuz?

-Eczanelere açık hesap ilaç verirdik.o zaman Konya’da on beş tane eczane vardı.ekipteki arkadaşlarımız hem tahsilat yapar , hem de ilaç dağıtır,hem de sipariş alırlardı.Planlı programlı çalışma yapardık.

Skoda pikaptan çok sonra bir minibüs alıp içine raflar yaptırarak malları bugünkü dağıtım anlayışı içinde müşterinin  talebi olmadan ayağına götürüp talep yaratıyorsunuz. Bu o zaman için çok büyük bir yenilik. Eczacılar hizmet ayaklarına götürdüğümüzden ve zamanında aranan ilaçlara kavuştuklarından son derce memnun oldular.

Müşteri ilişkilerinde çok mükemmel, onların ve çocukların isim isim hâl ve hatırlarını sorup onların gönüllerini alır.

Askerlik yaptığı uzun İstanbul yıllarında insanların davranışlarını yakından gözledim. Askeri hastanedeki hasta doktor ilişkisini yakından yaşadım. Hasta ve hasta yakınları ile verdiğim hizmet nedeni ile ilişkilerim oldu. Mersin’deki kabzımallık dönemimi ve Ermenek’teki “ Bonmarşe Mağazası’nı işletirken kazandığım deneyimler sayesinde insanlara kendimi sevdirmeyi başardım. İş yaptığımız bütün  eczanelerin sahiplerinin ve çocuklarının isimlerini bilirdim.

1960 yılında telefonla sipariş alamaya başladınız, cironuzu nasıl etkilediğini sorduğumda, o yıllarda telefonla iletişim kurmak son derce zordu ve zaman kaybı olurdu. Bu nedenle gündüzden PTT’ye görüşmek istediğimiz telefonun numarasını verir akşam gece yarısına kadar eczanelerden topladığımız ilaçların siparişlerini depomuza bildirirdik. Geceleyin de depoda bulunan elamanımız çevre illerdeki elemanlarımızın vereceği siparişi alırlar ve ertesi güne hazırlardı. Depoda gece elamanı olmadığı zaman teyp devreye girer telefonla çevre illerden verilen siparişleri kaydederdi. Dağıtımda özellikle ilaç dağıtımında aciliyetin önemini belirtemeye gerek yok sanırım.

İLAÇ DAĞITIMINDA YENİDEN YAPILANMA

1968 yılında Merck ilaç firamısınn Türkiye Müdürü Dr. Ferruh Aktuğ ile ilk defa yurt dışına seyahate giderler.1968 yazında  Dr. Ferruh Aktuğ eşin ve çocuğun , ben de eşim aldım iki araba yola çıktık.Bulgaristan Yugoslavya üzerinden Avusturya’ya vardık.eski bir imparatorluk kenti olan Viyana’yı gezdik.oradan Almanya’ya gittik.Almanya’da uzun müddet kaldık.Merck İlaç’ın merkezi Darmstadt’a gittik,Orda birkaç gün kaldıktan sonra İsviçre ve İtalya’ya gittik ..Merck İlaçın aldığı randevuler sayesinde Almanya ve İsviçre’deki ecza depoların gezdik.Bu gezilerde ecza depolarının nasıl çalıştığını yerinde gördük. Onlar bizden çok ileri düzeyde çalışıyorlardı. Her şey otomatikleşmişti. Bizde ise daha telefon manyetoluydu.

Gezi dönüşü incelemelerimi uygulamak amacıyla 1970 yılında As Ecza Deposu’nun Konya’daki binasın yaptırdım.Bu binadaki raf düzeni, çalışma şeklini ,mal hazırlama sistemlerini Avrupadakilere benzetmeye çalıştım. Bu gezi ve incelemem sonucu görgü, bilgi ve deneyimlerim arttı.

 

Selçuk Ecza Deposu 4 Aralık 1970’te daha modern ve daha geniş çapta sistemli ve prensipli çalışabilmek için Anonimi Şirket oldu.

Günümüzde İsviçre’de  en yakın depo iki saatte eczaneye ulaşabiliyor. Bizde ise eczanenin talep ettiği ilacı servis aracımız on beş dakikada eczaneye ulaştırıyor. Türkiye genelinde  ise en uzak eczaneye /uç noktaya -3-4 saatte ilacı ulaştırabiliyoruz.

 

1975 yılında yakın dostum Prof. Dr. Fethi ÇELİKBAŞ’ın ısrarlı önerileri ile İstanbul’a şube açtık.

-Fethi Bey,bendeki ticari yeteneği gördüğü için sürekli olarak bana ve eşime İstanbul’a gitmemiz ve ticaret etkinliklerimizi orda yürütmemizi söylerdi.

1978 yılında Adana’ya Şube açmalarını şirket ortaklarından Sayın Nazım Karpuzcu razı olamaz ve şirketteki hisselerini Ahmet Bey’e satar.

17 Ağustos ve 12 Kasım 1999 Marmara Bölgesi eczanelerine büyük destek verirler. Zamanla Adapazarı’ndaki eczaneler sizin jestiniz unuttular mı sorusuna karşılık

-Hayır unutmadılar, deprem esnasında destek verdiğimiz, eczaneler bugün de ilişkilerimiz devam ediyor.

ERMENEK SELÇUKLU OTELİN YAPLIŞI ÖYKÜSÜ

 Selçuk Ecza Deposu 1990’dan itibaren inşaat ve turizm sektörünü girdiniz. Kendi depolarınızı binalarını  ve otellerinizi şirketleriniz yaptı.

 

-Antalya’daki Phaselis Rose Otel’i kendi şirketimiz yaptı. 45 dönüm arazi üzerine kurulu beş yıldızlı bir otel.Salt kâr amaçlı bir düşünce ile burayı yapmadık.Kendimiz de gidip dinleniyoruz.iş toplantılarının bir kısmını orada yapıyoruz.Bir anlamda bizim için soysa bir dinlenme tesisi diyebiliriz. 1200 yataklı olan bu otelin çalışması ve müşteri potansiyeli iyidir.

 

2003 yılında Ermenek’e gittim. Ermenek’e girmeden 2-3 km kala bir meydanda Ermenek’in ileri gelenleri beni karşıladılar.Orman İdaresi’nin de olduğu yerde sohbet ettik.çay kahve içtikten sonra şehre girdik. Belediye Başkanın talebi şu oldu: Ne olur bize bir otel yapınız.

-Otel hayır işi değil kardeşim dedim. Eşim de otel istemiyor. Buz burada bize dua edilecek Allah razı olsun ! Denilecek, daha çok kimsesizler yurdu gibi okul gibi yerler yaptırmak istiyoruz. En çok kimsesizler yurduna, yaşlıların  barınabileceği bir yer yapımın düşünüyorduk Otel hiç aklımızda yoktu.Gerçi Antalya’da bir otelimiz var ama,Ermenek’te bir otel yapmayı düşünmüyorduk. Bazı kimseler düşkünler yurdu, okul, isterken çoğu da sosyal gelişmeye katkı sağlar diye otel istediler. Ermenek’te konaklayacak yer yok,Ermenek’ten kararsız döndük. Yeşil Ermenek Gazetesi bizim gıyabımızda otel kararını vermiş. otel şöyle olacak, böyle olacak diye haberler çıktı. Tekzip de edemedim. Gönüllü gönülsüz otel yapmaya  razı olduk.

Ermenek’e Selçuklu Otel yapıldıktan sonra Ermenek7in ileri gelen insanlarından o kadar takdir aldım ki , biz Ermenek’e bu kadar yararlı olacağını bilmiyorduk. Otel yapacağımız zaman pek gönüllü değildim ama, fark etitğiin gördük, çok isabetli olmuş.açtığım hiçbir iş yeri nedeni ile Ermenek’te yaptığım otel kadar teşekkür tebrik almadım. Bu yatırımın ticari olmadığını zarar edeceğini biliyordum ama miktarın bilmiyordum ilk seneler yıllık 200-250 bin lira ( şimdiki para ile ) zarar etti Şimdi zararlar azaldı nerdeyse sıfır noktasına geldi. Zarar ederken bile gönlüm rahattı.

Burada yeri gelmişken bir önemli konuyu hatırlatmakta yarar var. Ermenek’te otel yapılması fikrini ERÇEV mütevellileri talep ettiler. ERÇEV toplantılarına katılan onlara sürekli maddi ve manevi destek veren Ahmet KELEŞOĞLU’na genel kurullarda otel yapılması talebi ilk defa olarak ERÇEV yönetim ve üyeleri tarafından gelmiştir. Ben de bunlardan biriyim ve tanığım.

2005 yılı Yeşil Ermenek Gazetesi ‘nde AHMET KELEŞOĞLU’NA ŞÜKRAN GÜNÜ “ adı altında yazılan yazı serisinin Selçuklu Otel ile ilgili bölümünde Hasan şimşek olarak, şunları yazmışım:

 

*Öncelikle bu otel Sayın Ahmet Keleşoğlu’nun memleketi olan Ermenek’e verdiği değerin, sevginin ve vefa duygusun anıtsal bir belgesidir.

* Ermenek Selçuklu Otel’in Taşeli Yöresi’ndeki önemine gelince,

* Selçuklu otel ile birlikte Ermenek’in sosyal, kültürel ve siyasal alanında olumlu yönde  güzel değişmeler olmuştur.

* Otelin varlığı Ermenek’i Türkiye  gündemine taşımış, tarihi, turizmi ve kültürel varlığı ile Türk halkı tarafından konuşulur hâle gelmiştir.

 

* Selçuklu Otel’in Ermenek’teki varlığı bu otelin Ahmet Bey ile birlikte anılması ve özdeşleşmesi, diğer bir anlatımla 48  yıldır var olan Ahmet Bey’in iş yaşamındaki başarısının Ermenek’e görkemli bir şekilde yansıması ve genç Ermenekli girişimcilere örnek teşkil etmesi bakımından önem arz eder.

 

Ermenek Selçuklu Otel, bugün Sayın Ahmet Keleşoğlu’nun kriterlerine göre zarar da etse, kültür turizmi amaçlı gelenlerin takdirini kazanması, yıllar önce Ermenek’ten göç edip ata yadigârı toprakları görmek için gelenlere ev sahipliği yapması adına sevindirici gelişmelerdir.

 

Otelle birlikte Taşeli halkı Ahmet Bey’i zenginiyle fakiri ile keşfetmiştir.

 

SELÇUK ECZA’NIN HALKA AÇILMASI

 

Uzun bir hazırlık döneminden sonra 19-21 NİSAN 2006 ‘da  Selçuk Ecza Deposu ve Sanayi A.Ş. hislerinin % 207siin halka arz edildi.ilaç sektöründe Eczacı başı ve Deva’dan sonra borsaya  giren üçüncü Şirket Selçuk Ecza Deposu’dur.2001 krizinden sonra şirketler kolayca İMKB’ye kolayca giremiyorlar.Mali yapılarının sağlamlığı,güvenirliği uzmanlar tarafından iyice incelendikten ve bütün  kusurlar ve pürüzler giderildikten sonra borsaya kabulü sağlanıyor. Selçuk Ecza Deposu yapılan incelemelerden yüzünün akı ile çıkarak gerekli kriterlere uyduğundan borsaya  girmesine izin verilmiştir. Bildiğim kadarı ile Karaman ve Konya’da İMKB’ye giren ikinci bir şirket daha yoktur. Selçuk Ecza Deposu bölgemizde bir ilktir.

 

2002 yılında Sayın Ahmet Keleşoğlu ile yaptığımız bir söyleşide ( Hasan Şimşek-Faruk inal )

-Selçuk Ecza Deposu halka açılmayı düşünüyor mu? Diye sorduğumda yanıtı şöyle olmuştu:

 

-“Evet düşünüyoruz. Önümüzdeki yıllarda halka açılacağız, bu açılma % 15 civarında olacak. Bizim halka açılmamız bir sermaye toplama değil, paylaşım şeklinde olacak.” demiştir halka arzı da % 15 değil % 20 olmuştur.. Kazandıklarımızı ortaklarımızla gerçek anlamda paylaşacağız.”demişti.

Selçuk Ecza Deposu’nun İMKB’ye girmesindeki temel neden kurumsallaşmadır.

Başarınız yalnız ilaç sektöründe değil, Türkiye genelinde çok ileri düzeyde, tepe noktada başarılı, örnek alınan  bir iş adamısınız. Bu nasıl bir duygu?

 

-Keyfli bir duygu, başarıya ulaşmanın ve büyük işler yapmanın hazzını yaşayan bir süreçtesiniz.

 

-Güven, denge ve istikrar Ahmet Keleşoğlu’na göre neyi ifade eder?

 

-İş hayatımı değerlendirirken gençliğimde hiç geldiğim yere ulaşabileceğim düşünemezdim.Hayatımda mucizelerin yeri yoktur.Başarımın arkasında kişilik özelliklerim ve dayandığım bazı ilkeler vardır.Bu ilkeler güven,denge ve istikrardır.

 

Çocukluğumdan beri insanların güvenini kaybetmemeyi ilke edindim. Annem ve babam da bana çok güvenirdi. Okul, arkadaşlık,çevre,aşk,sevda,dostluk; hep bunların içinde güven,güven,güven vardır.

 

Ölçülü  olmak, iş hayatımın yanında özel hayatımın  da başarılı bir anahtarıdır. Çok ölçülü oldum. Dışardaki üzüntüm de iş yorgunluğunu da eve aksettirmedim. Eve geldiğimde eşimle o işlerden uzak bir ortama girdim. Üzüntümü  işle ilgili konularımı çalışma arkadaşlarımla paylaşmaya özen gösterdim, yabancılarla paylaşmadım.

 

Ölçülü olmak istikrarın ön şartıdır, beş kuruşum olursa ikisin harcar gerisini saklardım

 

70 yılı  bulan iş hayatımın ve Selçuk Ecza Deposu ‘nun yarım yüzyılı aşan başarısının arkasında ölçülü ve istikrarlı olmaya verilen önem var.

 

Şirketim hedeflediğim noktaya gelmiş durumda , bu nedenle çok huzurluyum.Finas bakımından çok güçlü olmamız beni mutlu ediyor.Bu gücüümüzün de eksilmeden devam etmesini istiyorum.

 

Sayın Ahmet Keleşoğlu, 25 yıl Türkiye Ecza Depocuları derneği Başkanlığ yapar. Ecza depoları arasında gizli bir rekabet vardır. Her zaman olur, ama bu rekabet centilmencedir.

 

AKRABA ÇOCUKLARI VE ÇALIŞANLARLA İLİŞKİLER

 

Kardeşlerimin çocukları var, sayıları bir hayli çok…hepsine yardımcı olmaya çalışıyorum.Şirkette çalışan bir hayli yeğenlerimiz ve akrabalarımız var.Artık ilk günden beri sistem konulmuş.akraba da olsa işinde başarılı değilse o işte tutmuyoruz. Başarılıysa işte kalır.

 

Yeğenlerimin içinde şube müdürü olan da var,satış müdürü olanlar da var.satın alma müdürü olanlar da var.işte imtiyaz yok…

 

Akraba çocuklarını yılda bir defa Antalya’daki otelde toplar bir hata on gün tatil yapmaların sağlarım. Bu artık bizde bir gelenek hâline geldi. Ayrı kentlerde yaşayan bu akraba insanlar birbirleriyle iyice kaynaşır, yer içer sohbet eder. biz onların bir araya gelmesine imkân sağlamış oluyoruz. Ayrıca hepsini maaşa bağladım. Üç ayda bir hesaplarına paraları yatar.

 

* Çalışanlarla Ahmet Keleşoğlu’nun ilişkileri nasıl?

 

Başarının temelinde iyi adam seçmiş olmanın yattığını düşünüyorum. Çalışan arkadaşlarımla iyi diyalog içinde olmamın başarıda büyük katkısı var.Her şeyi ben yapamazdım, çalışanlarımın katkısı çok büyük…

 

Hepsine saygı duyuyorum.

 

Yöneticilerimizin fikren, idari bakımından akıllı ve başarılı olmaları,hata yapmamaları beni de mutlu eder, tabi…Bu konuda çok dikkatli davrandım. Onun için de çalışanlarımıdan çok büyük ölçüde zarar görmedim.

 

Ahmet Keleşoğlu, “Başarıya Adanmış Yaşam” adlı hayatını anlattığı kitabında çalışanlarla diyalog içinde olduklarını ikaz ve önerilerini yapıcı bir biçimde sesini yükseltmeden yaptığını şöyle anlatır:

 

 “Hayatım boyunca müdürlerime ve çalışanlarıma kolay kolay azarlamak amacıyla yüksek sesle konuştuğumuz olmamıştır. Bağırarak öfkelenrek, bir yere varamaycağını çok iyi biliyorum.Çalışanınıza öfkelenirseniz , bağırırsanız onun morali bozulur,söylediklerinizi duymaz. Ancak korkutmuş olursunuz. Ben korkutma yerine konuşmayı tercih ettim ve faydasın gördüm.

 

Akıllı gelişmeye ve her türlü yararlanmaya ve konuşmaya açığım. Çalıştığımı müdürlerimle hiç patron gibi olmadım, hep arkadaş gibi oldum, çalışanlarımla da hep arkadaş gibi oldum.Mütevazı ,ölçül ,istikrarlı bir düzen takip ettik.

 

SELÇUK ECZA’NIN MÜŞTERİ İLİŞKİLERİ

 

Ahmet Keleşoğlu Bey’e göre müşteri memnuniyeti esastır. Çalışanlarımdan, müşterilerimize  karşı dürüst olmalarını, doğru olmalarını, bunu ön planda tutmalarını istedim.

 

 “Müşteri velinimettir.” dedim. Ben ilk işe başladığım 1958 yılından beri eczane ziyaretlerimde müşteriye saygılı oldum. Müşteri el üstünde tutulmalıdır. Müşteri hatalı olduğu zaman bile hatası yüzüne vurulmaması lazım.

 

AHMET BEY’İN SOSYAL SORUMLULUK PROJELERİ

 

Ahmet Keleşoğlu’nun hayata geçirdiği sosyal sorumluluk projelerini hayata geçiriliş sırasına göre tanıtalım:

 

Eğitime ve Kültüre Destek Projeleri:

 

Bu projelerin temelinde Ahmet Bey’in eğitime verdiği önem yatmaktadır.

 

 “ Eğitimin faydasına çok inanıyorum. Bir ülkenin ileri bir ülke olabilmesi insanlarının eğitimli olmasına bağlı. Buna inandığım için, bizim geleceğimizin iyi eğitim gören gençlere daha müreffeh olacağını, daha aydınlık olacağını görüyorum. Onun için eğitime destek veriyorum.”

 

Bu amaçla ilk kez,

 

5.2008-2009 eğitim öğretim yılında Selçuk Ecza Deposu’nun 50 kuruluş yılı anısına “50. Yıl Selçuk Ecza İlköğretim Okulu “ yapılır. Ahmet Bey, bu okulun yapıldığı 4886 metre kare arsayı okul yaptırılması için Milli Eğitim Bakanlığına bağışlar. İstanbul Valisi’nin bu arsa üzerine okul yaptırma ricası üzerine “ Sizi kırmam mümkün değil Sayın Valim, tabiî ki…” yanıtını vererek bu okulu da yaptırır.

 

YÜKSEK ÖĞRETİM KURUMULARINA DESTEK

 

Ahmet Keleşoğlu’nun eğitme desteği ilk ve orta öğretim ile sınırlı değildir. Yüksek öğretime dair sosyal sorumluluk projeleri de hayata geçirilmiştir. Belli başlı olanlar şunlardır:

 

2. İ. Ü. Eczacılık Fakültesi laboratuarlarına ise araç gereç ve onarım desteği verir.

 

Necmettin Erbakan Üniversitesi Rektörü Sayın Muzaffer ŞEKER, Ahmet Keleşoğlu Eğitim Fakültesi Dekanı Sayın Murat Ali SÜMBÜL, Selçuk Ecza Holding’ini Genele Müdür Sayın Mustafa Sonay GÜRGEN  ile müştereken düzenlemiş oldukları “ Uluslararası Eğitimde Değişim ve Yeni Yönelimler Sempozyumu” “Dr. Ahmet KELEŞOĞLU” onuruna düzenlenmiş bir etkinliktir.

 

KÜLTÜR MERKEZLERİ

 

3. Başyayla Ahmet Keleşoğlu Kültür Merkezi  22 Temmuz 2011 tarihinde açılışı yapıldı. 22 Mart 2011 tarihinde temeli atılan iki merkezin de dört ay gibi kısa bir zamanda yapılıp kullanıma açılması  Selçuk Ecza Holding’in inşaat bölümünün ne kadar iyi bir organize ile çalıştıklarının bir göstergesidir. Aynı ekip Ermenek Selçukul Oteli de 5,5 ay gibi kısa bir zamanda hizmete sokma becerisin gösteren bir ekiptir.

AHMET KELEŞOĞLU’NUN SOSYAL YARDIM PROJELERİ

1.Kimsesiz, bakıma muhtaç kişilere yönelik sosyal sorumluluk projeleri de hayata geçirir. Ailem Olsun Derneği, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu ile birlikte hayata geçirilen proje kapsamında bu kurum bünyesindeki yetiştirme yurtlarına ve çocuk yuvalarına tam teşekkülü ecza dolapları yerleştirilir. Üç yıl sürecek proje çerçevesinde Türkiye’nin dört bir yanından kimsesiz çocukların bakımını gerçekleştiren 113 yetiştirme yurdu,  97 Çocuk Yuvası’nda Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu tarafından hizmete sunulan 17.500’e yakın çocuğa sürekli yardım desteği sunulur. Selçuk Ecza Deposu, projenin tüm malî ve lojistik yükümlülüklerini üstlenir. Ayrıca ecza dolaplarının içinde bulunan sarf malzemelerinin 3 yıl süre ile altı ayda bir yenilenmesi kararı da verilir.

3. Ahmet Keleşoğlu, eşi Nezahat Keleşoğlu’nun arzusu üzerine memleketleri Ermenek’te bir cami ve külliyesi inşa ettirir. Nezahat-Ahmet Keleşoğlu Camii ve Külliyesi 2008’de ibadete açılır. Camii yanı sıra küllüye  içinde bir aşevi de yer almaktadır.

Bu cami ve külliyesinin Ahmet Keleşoğlu’na maliyeti 2,5 trilyon liradır. Ahmet Bey’e bu maliyet piyasa fiyatları mı diye soruyorum. Hayır diyor, bu maliyet bizim inşaat firmamızın kendi maliyetidir diyor.

Ermenek – Nezahat Ahmet Keleşoğlu Cami ve Külliyesi’nin yapımına 2007 yılında başlanmıştır. Üç katlı 2000 metre kare alanda aşevi, faaliyet salonu, lojman birimleri de bulunmaktadır. 2008’de tamamlanarak Sıla Festivali’nde tamamlanmıştır.

Yamaç bir zemine kurulan camin dört katlıdır. En üst kat ibadethane, bir altı öğrencilerin çalışma yeri, onun altı yemekhane  ve mutfak,en altı ise a kız öğrencilerin yatıp kalktığı bölüm. Buradaki yatılı öğrencilerin, şehir içindeki düşkünlerin, muhtaçların yemek ihtiyacını vakfı karşılıyor. Haftanın dört günü hazırlanana yemekler  düşkünlerin ve muhtaçların evlerine servis edilir..Tüm giderler  Ahmet ve  Nezahat Keleşoğlu Vakfı tarafından sağlanır.

Ahmet Bey, ilaç sektöründe hizmeti eczanelerin ayağına götürdüğü gibi burada da fakirlere düşkünlere aş evinde yapılan yemekler haftanın dört günü düzenli olarak dağıtılır.  Ramazanda da akşam iftar saatinde,  isteyen herkes caminin bünyesinde bulunan aşevinde iftarını  açıp yemeğini yiyebiliyor. Her gün hazırlanan yemekler görevli personeller ( 3- 4 kişi ) tarafından düşkünlerin yoksulların evlerine kadar götürülüp teslim ediliyor.

Nezahat ve Ahmet Keleşoğlu Camii ve Külliyesi’nin Ermenek’te hayata geçirilmesi aileyi son derce mutlu etmiş ve derin bir huzur ortamına kavuşturmuştur. Çünkü Ermenek’e dinî içerikli bir eser yaptırmayı ve adlarını bu eserde yaşatmayı çok arzu ediyorlardı. Nihayet aile böyle bir eserle arzu ettikleri müesseseye kavuşarak mutlu olmuşlardır.

Caminin merkezden uzak ihtiyaç duyulan bir yerleşme alanına yapılması ayrıca takdire değer.

AHMET KELEŞOĞLU VAKFI

Ahmet Bey, Altunizade’de yapılan ERÇEV’in yıllık toplantılarının hepsinde Vakıf kurma çalışmalarından söz ederdi. Biz de bir vakıf kuracağız, kuruyoruz diye. Günümüzde tıpkı şirketlerin borsaya girmelerinin zor olduğu gibi Vakıf kurma çalışmaları da çok zor ve şartları çok ağır. Ama Ahmet Keleşoğlu için bu şartlar ve prosedürler zor değildir. Eğitimli ve bilinçli bir ekibi ve iyi organize edilmiş çalışanları sayesinde bu güçlüğü kolaylıkla aştılar.

Nihayet Mart 2009 yılında Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı’nın kuruluşu gerçekleşti.

Vakıf, Ahmet Bey’in tüm varlığının % 51’ne sahip. Selçuk Ecza Deposu’nun % 97’sinin % 51’i Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı’nın, Selçuk Ecza  Holding bünyesindeki şirketlerin tamamının da % 51’i Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı’na ait oldu.

  Selçuk Ecza Holding A.Ş’ nin bünyesindeki,

*Selçuk Ecza  Deposu’ndan Başka,

* Selçuklu Turizm ve  İnşaat A. Ş.

* As Ecza Deposu A. Ş.

*  Selçuk Ecza Deposu Dış Ticaret A.Ş

* Mamasel İlaç Sanayi A. Ş. firmalarının % 51’ i Vakfın,

* İbrahim Ethem Ulagay İlaç  San. Türk A. Ş. ve

* İsaç İlaç San.A.Ş’nin  yarısının yüzde 51’i  de Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı’na ait. Vakfın kurucu üyeleri :  Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu iki kişi. Ahmet Keleşoğlu aynı zamanda Vakıf Başkanı. Vakıf Yönetim Kurulu: Ahmet Keleşoğlu (Başkan) M.Sonay Gürgen (Başkan Vekili ), Mehmet Yılmaz (Genele Sekreter ),Emin Gönül ( Genel Sayman ), Mustafa Keleş (Üye )

 

AHMET VE NEZAHAT KELEŞOĞLU VAKFI MÜTEVELLİ LİSTESİ

 

Ahmet Keleşoğlu, Nezahat Keleşoğlu, Mustafa Sonay Gürgen, prof. Dr. Ahmet Oğul Araman, Prof.Dr. Ali Murat Sümbül, Mahir Balıkçı, Nilgün Aksel, Filiiz Bilgin, Abdullah Alkan, Emin Gönül, Salih ender Çiçek, Mustafa Gönül, Mahmut Diri, emin Karpuzcu, Kamer İncesu, Nazım Karpuzcu, Harun Reşit Özbek, Mustafa Keleş, Ahmet Şahin, Kübra Külahçı, Ali Uyar, Dincer Özdoğan, Mehmet Yılmaz, Hasan Hulki Yücel olmak üzer kurucular hariç 22 kişiden ibarettir.

 

Mütevellileri 22 kişiden ibaret, bunların 10 tanesi aileden, 10 tanesi çalışanlardan ve ikisi bilim adamı. Vakfı beş kişilik bir Yönetim Kurulu yönetiyor.

 

Kuruluş aşamasında hangi vakfı esas aldınız, hangi vakfın tüzüğünden yararlandınız diye sordum. O her zamanki kendine güvenen hâliyle bilim adamları ve müdürleri tarafından özel bir ekip kurularak ve üzerinde çalışma yapılarak Vakfın kurulduğunu ve kimseyi örnek almadıklarını ve kendine özgü bir tüzüğü olduğunu söyledi.

 

Vakıf yöneticileri üç yıl için seçiliyor üst üste iki defadan fazla seçilme yok. Eski seçilenler belirli aralıklarla yeniden seçilebilme durumları var.

 

Ahmet Keleşoğlu’nun en büyük hedefi Vakıf kurup kurumsallaşmaktı. Bu özlemini de yerine getirdi. Vakfı kurmakla çok mutlu ve huzurlu oldu, kafasındaki en büyük problemlerden birini çözerek adını ebedileştirmenin sağlam temellerini kurdu.

 

Ahmet Bey, “ Çocuklarım da olsa aynı yolu izlerdim.” Diyerek vakıf kurmaktan son derece memnun olduğunu ifade ediyor.

 

VAKFI’NIN BÜYÜKLÜK ORANI

 

Forbes dergisinin Mart 2010 sayısına göre ” 2009 Martında kurulan vakıf, 500 milyon doları bulan varlığı ile Koç ve Sabancı Vakfından sonra Türkiye’de üçüncü büyük vakıf. Ahmet Keleşoğlu geçen yıl vakıf kurmamış olsaydı 750 milyonluk servetine 500 milyon dolar daha eklenecek ve bir milyar 250 milyon dolarlık servetiyle Bülent Eczacıbaşı, Tuncay Özilhan, ve Mehmet Rüştü Başaran ile aynı seviyede olacaktı. “

 

Forbes verilerine  göre bir değerlendirme yapacak olursak,

 

Vehbi Koç Vakfı’nın Koç Holding’de % 7.15 hissesi bulunuyor.

 

Hacı Ömer Sabancı Vakfı’nın Sabancı Holding’de 2,31 ,Akbank’ta  0.28, oranında hissesi var. Hisse ve gelir oranlarına bakıldığında Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı önümüzdeki birkaç yıl içinde Türkiye’nin gelir düzeyi ve varlığı en büyük vakfı olacak.

 

Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı’nın aileye, çalışanlara, Ermenek halkına ve milletimize hayırlı olmasını temenni ederim.

 

AHMET KELEŞOĞLU VE KARDEŞ VAKFILAR

 

Sayın Ahmet KELEŞOĞLU, kuruluş çalışmalarından itibaren aşama aşama  Ermenek ve Çevresi Kültür ve  Sosyal Dayanışma Vakfı’na destek vermiştir. Aşama aşma dedik, zira Ahmet bey’in çarçur edilecek, sokağa atılacak hiç ama  hiçbir kuruşu olamaz. Yukarıda anlattık o hesap kitap, ölçü biçki, adamıdır. Parayı sever ve en iyi şeklide kullanmasın bilir. Zaten bugün zirvede olması da onun  finas konusundaki üstün yetenekleridir.

 

Ahmet Bey, baktı ki Ermenek ve Çevresi Kültür ve Sosyal Dayanışma Vakfı iyi çalışıyor. İstikrarlı bir kurum, kurucular, mütevelliler ve yönetim kurulu iyi insanlardan oluşuyor. Her geçen yıl desteğini artırdı. Kış kıyamet demeden genel kurullarına katıldı. Selçuk Ecza’nın Merkezi olan Altunizade’deki Genel Merkezi’nde ERÇEV toplantılarının yapılmasına olanak sağladı. Gelen katılımcıları ağırladı. Kendi deneyim ve düşüncelerini bizimle paylaştı. Bununla birlikte her yıl 45-50 ERÇEV öğrencisine burs verir. Genel Müdür Sayın Sonay GÜRGEN de 10 ERÇEV öğrencisine burs vererek desteklerine devam ediyorlar.

 

Ayrıca kardeş vakıflardan Konyalılar Vakfına ve İstanbul’aki Karamanlıların Kurmuş olduğu Eğitim Vakfı olan İKEV’ e destekleri devam etmektedir.

 

Son olarak Sayın Ahmet Keleşoğlu’na şimdi 24 saati nasıl geçiriyorsunuz sorusunu sorduğumuzda,

 

-Sabahleyin09-10.00 arası kalkarım. Eksersizlerimi yaparım. Kahvaltı olarak iki incir,iki kayısı ve ceviz yerim.Ceviz Elbistan’dan gelir.Öğleden sonra iş yerine gelirim.akşam 19.00’a kadar iş yerinde çalışırım.akşam yemeklerim genelde hafif yemeklerdir.Çorba, balık,salata, haftada bir iki defa kırmızı etyediğim olur.Yazın dört ay antalya’ya giderim.ama haftanın önemli günlerinde buraya (Altuizade’deki Selçuk Ecza Deposu’nun Merkezi’ne ) gelirim.Toplantılaar katılırtekrara antalya’ya dönerim.Bugün de Vakıf toplantısı için antalya’dan buraya geldim..

 20. AHMET BEY’İ ZİRVEDE TUTAN NEDENLER

 Aslında bu yazı başlığı Ahmet Bey için iyi bir başlık değil çünkü o kendine göre daha zirvede değil. Zirvenin en uç noktasına varmak için Allah ona sağlık ve ömür verdikçe tırmanmaya devam edecek. En uç noktaya bayrağı dikme azim ve kararlılığı ülkemize ve yöreye güzel tesisler kazandırdıkça hizmet aşkı keyif alarak daha öz bir güvenle devam ediyor.

 O, kurmuş olduğu Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı’nın bir numara olmasını istiyor. Vakfın  27 Kasım 2010 Cumartesi günü yıllık toplantısın yaptılar. Şimdilerde Ahmet ve Nezahat Keleşoğlu Vakfı “ En Zengin 100 Türk’ün Vakıfları” içinde Koç, Sabancı ve Enka’dan sonra dördüncü sırada yer alıyor.* Vakıf 2009 Martında kuruldu, şimdiden varlığı 500 milyon doları aşmış durumda.

 Ahmet Keleşoğlu ve Genel Müdürü Sonay Gürgen kendi kurmuş oldukları vakfın dışında  ERÇEV’in de kurucu ve mütevelli üyesidirler. Toplam bazda ERÇEV’de 50- 60 öğrenciye burs yardımı yapıyorlar. Ayrıca ERÇEV’in yılda iki defa yapılan Vakıf toplantılarına da ev sahipliği yapıp 30- 40 kişiyi ağırlıyorlar.  Ahmet Bey, ERÇEV’e olan ilgisini göstermek için cumartesi ve pazar günleri yapılan bu toplantılara katılır ve mütevellilerle ve Vakıf çalışmaları ile yakından ilgilenir ve düşüncelerini beyan eder. Böyle güncel bir bilgi verdikten sonra Ahmet Bey’i zirve’de tutan nedenlere gelelim:

 Yaptığı işler güvene dayalıdır.

 Güven, denge istikrar onun başarısının anahtarıdır.

 Ticari olaylarda iyi hesap kitap yapar. Hesapsız, kitapsız gözü kara bir işe dalmaz.

Karar vermede zorlanmaz ve karalarında çoğunlukla yanılmaz.

 

Teknolojik yenilikleri yakından takip eder ve şirketlerine uygular.

 Çok iyi bir seçicidir.

 İyi bir finans yöneticisidir.

 Yapacağı bir işi iyi analiz eder ve çabuk senteze ulaşır.

 Ekonomik krizlere karşı her zaman hazırlıklıdır. Türkiye’nin bir krizler ülkesi olduğunun her zaman hesabını yapar.

 İş hayatında her düşünceye açıktır. Yöneticilerinin insiyatif kullanmasını destekler.

 Sorumluluk mevkiine getirilen yöneticileri kendi içlerinde yetiştirirler.

 Müşteri memnuniyeti önceliklidir.

 Çok güçlü bir hafızası olsa da not almaya önem verir. Gece de olsa aklına gelen bir şeyi not eder.

 Gençliğinden beri giyimine kuşamına dikkat eder ve şık giyinir.

 Çok çalışmasına rağmen spor ve eğlenceye ayıracak zamanı vardır.

 Bu yazdıklarımızın dışında daha birçok neden Ahmet Bey’i zirveye çıkaran etkenlerdendir. Gençlerimizin her birinin Ahmet Bey gibi alanlarında başarılarla dolu olmasını dilerken Ahmet Bey’e de sağlıklı, mutluluk ve başarılarına başarı katan nice yıllar dilerim. 04.12.2010.

 Bu metin 2013 Kasım 20’de güncellenmiş ve eklemeler yapılmıştır. Önceki metin çok daha uzun olarak Yeşil Ermenek Gazetesinde yayınlanmıştır.

 * FORBES Mart 2010 sayısı s104.

 Hasan ŞİMŞEK

 Emekli Öğretmen-Yayıncı –Yazar

 Halkla İlişkiler Uzman

 

Zirvedeki Ermenekli

Ahmet KELEŞOĞLU Hakkın Rahmetine  Kavuştu

Kesinleşmeyen bilgileriimze göre 14.01.205 Çarşamba günü saat 06.30 sularında hakkın rahmetine kavuşan Ahmet KELEŞOĞLU, 15.01.2015 Perşembe günü İstanbul /Altunizade’deki Selçuklu Holding merkezinde bir anma töreni düzenlenecek. Akabinde Konya’ya gönderilecek olan KELEŞOĞLU, 16.01.2015 Cuma günü Mürşitpınar Camiinde kılınacak cenaze namazından sonra toprağa verilecek.

 

 

ÖLÜMÜNÜN İKİNCİ YIL DÖÖNÜMÜNDE

AHMET KELEŞOĞLU’NU ANARKEN

(1914-2015)

Doğumu 1924 yılı Ermenek Susaklı Mahallesi olan Ahmet Keleşoğlu’nu 14 Ocak 2015 Çarşamba günü sabahı 06.30’da İstanbul’da kaybetmiştik. Cenazesi Selçuk Ecza’nın yeni merkezi olan Nakkaştepe’deki binasından alınarak Selçuk Ecza’nın dallanıp büyüdüğü ilk merkezi olan Konya’ya götürüldü ve oraya defnedildi. Ölümünün ikinci yıl dönümünde mezarı başında Selçuk Ecza ve KON-ER mensupları tarafından anılacak.

Rahmetli Ahmet Keleşoğlu, her fani gibi bir gün sıranın da kendine geleceğini bilerek zor imkânlarla kurup yaşattığı ve kendi ellerli ile büyütüp sektöründe bir numara yaptığı Selçuk  Ecza’nın kurumsallaşarak yaşamsı için şimdiki adı Borsa İstanbul (BİST ) olan İstanbul Menkul Kıymetler Borsası’na –borsanın istediği şartlarını yerine getirerek-kurumsallaştı. Konya ve Karaman’da henüz daha borsanın aradığı şartları yerine getirip de girebilen ikinci bir şirket henüz yok.

 

Selçuk Ecza ve Ahmet Keleşoğlu sektöründe 55 yıldır bilinen sayılan bir şirket olduğu bilinse de genelde Ermeneklilerin çoğunluğunun yabancısı olduğu bir kurumdu. Ancak Ermenek’e Selçuklu Otel’i yaptırıp Ermenek’in hizmetine sununca halkımız onun varlıklı bir iş adamı olduğunu kurumunun büyüklüğünü anladılar. Otel’in yapılmasında ERÇEV’in talebi olması ile birlikte, alt yapı çalışmalarında kolaylık sağlayan Ermenek Belediyesi’nin de büyük rolü olmuştur.

Kendisine Konya Selçuk Üniversitesi’ne yaptığı büyük yardımlardan dolayı üniversite tarafından fahri doktorluk unvanı verildi. Bu nedenle biz kendisine Dr. Ahmet Keleşoğlu  büyüğümüz/ağabeyimiz diye hitap ederdik.

Müteveffa Dr. Ahmet KELEŞOĞLU’nu iş yaşamında zirvede tutan bazı ilkeleri vardır:

* Yaptığı işleri güvene dayalı olması.

* Güven, denge, istikrar  ilkesi

* Ticari olaylarda iyi hesap kitap yapması

 * Hesapsız kitapsız gözü kara bir işe dalmaması

 * Karar vermede zorlanmayıp, kararlarında çoğunlukla yanılmamış olması

 * Teknolojik yenilikleri yakından takip edip şirketlerine uygulaması

 * Çok iyi bir seçici olması

 * Yapacağı işi iyi analiz edip ve çabuk senteze ulaşması

 * Ekonomik krizlere karşı her zaman hazırlıklı olması

  *Türkiye’nin bir krizler ülkesi olduğunun her zaman hesap etmesi gibi özellikleri olan bir şahsiyetti.

 Diğer bazı özelliklerine gelince,

* İş hayatında her düşünceye açık olması

*Yöneticilerin inisiyatif kullanmasını desteklemesi

* Sorumluluk mevkiine getirilen yöneticileri kendi içlerinde yetiştirmelerine dikkat etmesi

* Müşteri  memnuniyetine öncelik tanımaları.

* Çok güçlü bir hafızası olsa da not almaya önem vermesi

 *Gece de olsa aklına gelen bir şeyi not etmesi

* Çok çalışmasına rağmen spor ve eğlenceye ayıracak zaman ayırması Dr. Ahmet Keleşoğlu’nun belli başlı özelliklerinden sayılır.

Şimdi onun kurumsallaştırdığı müessese ve Vakfı onun inançları doğrultusunda başta Selçuk Ecza Yönetim Kurulu’nun  ve Vakıf’ın Başkanı Sayın Sonay GÜRGEN olmak üzere hayır işlerini sürdürmeye devam ediyorlar. Örneğin Ermenek ilçe merkezinde bir ilköğretim okul ve müze yapımının devam ediliyor.  Ölümünün ikinci yıldönümünde rahmetli Dr. Ahmet KELEŞOĞLU’nu rahmetle anarken, başta Yönetim Kurul Başkanı Sayın Sonay Gürgen olmak üzere kurumunda çalışan herkesin başarılarının devamlı olmasını dileriz.

14.01.2017 Hasan ŞİMŞEK