60 YIL ÖNCE, BU AY BÜYÜKKARAPINAR’DAKİ YAŞAM

60 YIL ÖNCE, BU AY BÜYÜKKARAPINAR’DAKİ YAŞAM

 

Diyelim ki 60 yıl önce 1953’ün 10 Martı. Karapınar’da yaşam nasıldı?  Hafızamın elverdiği ölçüde anlatayım. Dağa gidenlerin avcılar ve çobanlar dâhil hepsinin ayağında çarık vardı. Tarlaya bahçeye çarık giyilerek gidilirdi. Tarlaya bahçeye derken dağa dersek daha doğru olur. Ahırlarlarda büyük baş hayvanlarından öküz, az sayıda inek, her evde eşek, birkaç evde de katır ve at vardı. Küçükbaş hayvanlarından da her evde üç dört keçi ve koyun bulunurdu. 10’ar koyun ve keçisi bulunan hemen hemen yok denecek düzeyde idi. Çünkü bu hayvanlar beslemek için kuru saman gerekirdi. Saman ve ot yetersizliği nedeni ile sınırlı sayıda hayvan beslenirdi. İşte mart ayında hayvanların yiyecekleri bittiğinden ya da çok az kaldığından dağlara geven sökmeye gidilirdi. Geven büyükbaş hayvanlarına ot ve saman yerine verilerken küçükbaşlar için köyün üst tarafındaki İledinlik denilen koruya pür ( ardıç ve ladin/köknar ) dalarlı kesmeye gidilirdi. Kesilen ladin ve ardıç dalları koyun ve keçilere verilerek onların açlığı kısmen giderilirdi.  Yataktan yukarısı Seki arığının üzeri karla örtül olduğundan pürler köye kadar kızakta getirilirdi. Kızağa pür üstünde binilip köye dönülürken düşe kalka eller üşümüş yanaklar kızarmış hâlde gelinirdi. Karlı ve soğuk havalarda ladin ve ardıç ağacına çıkarak tağra ile dalları kesip kızağa yüklemek ve köye dönmek rezilliğin, yokluğun, kıt kanaat geçinmenin yanında keyif verici bir yanı da vardı. Kışlar uzun sürsün sürmesin mart ve nisan başları hayvanlar için yiyecek sıkıntılarının yaşandığı aylardı. Çünkü kışlık saman ve kuru ot stokları bitti ya da bitmek üzere olduğu günlerdi. Zaten köyün gençleri bu nedenle pür kesmeye ya da geven sökmeye giderlerdi.

 Henüz köye araba gelmediği bu dönemde, dışarıdan yalnız gaz, tuz alınırdı. Diğer yiyeceklerin tamamına yakını köyde sonbaharda hazırlanır ve kışa saklanırdı. Her evin bir ambarı olurdu. Ambarda, pekmez, sirke, turşu, küpleri, buğday,arpa, mısır,  un, ceviz, fasulye, kurutulmuş yeşil fasulye ….gibi kışa hazırlanan yiyecekler bulunurdu. Patates, soğan, özellikle şalga kış için özenle saklanırdı.  Anneler kullandıkları her şeyi idareli kullanırlardı. Tüketim ekonomisi bugünkü gibi baş döndürcü değildi. Evlerde aydınlatma aracı olarak idare, lamba  daha sonra açılan kahvelerde lüks denilen aydınlatma araçları bulunurdu. Herkesin evinde bir dokuma tezgâhı vardı. iç çamaşırlarımızı ve gömleklerimizi, zıbınlarımızı annelerimiz bu tezgahlarda dokurlardı. Pamuk ya da iplik olarak köye gelir,  çulvalık denilen tezgâhlarda dokunarak  zıbın olarak giyilirdi. Köyümüz ve diğer köyler çok fakirdi. Tek tük varlıklı insanlar olsa da yok denecek kadar azdı. Davdas’ta ve Halimiye’de bir iki tefeci zengin dışında köylülerde para bulunmazdı. Köyün erkeleri sonbaharda İzmir ve Mersin’e çalışmaya giderler  İlkbaharda  Nisan ve Mayısta işlerin açıldığı dönemde dönerlerdi. İzimir’den ve  Mersin’den kazanmış oldukları  para  ile kendi ihtiyaçlarını gördükleri gibi köy sınırları  içinde satılan İznebollu ve Davdaslılardan tarla satın alırlardı. Kozbaşı’ndan Göğyeri’ne inen derenin yukarısının tamamına köylüler yüklüce para vererek komşu köylerden satın aldılar. O zamanlar insan gücü daha yoğun bir etkinlik gösterirdi. Tarlaya makine girmemişti. İşte 60 yıl önce köyde Mart ayında büyük anneleriniz ve dedeleriniz, balarınız ve çocukları bunlara benzer işleri yapardı.

08.03.2013. Hasan ŞİMŞEK