DOKTORLARA ŞİDDET!

DOKTORLARA ŞİDDET!

Kalbi Ermenek sevgisi ile dolu, Ermenek için yaşam boyu  bir şeyler yapan ve bu yaşta  yapmaya çalışan emekli Prof. Dr. İbrahim Ceylan ve kitapları hakkında özet yazılar yazmıştım. İlginç bulduğum bir olayı facebooklu  arkadaşlarımla, özellikle doktor arkadaşlarımla paylaşmak istiyorum.

Prof Dr. İbrahim Ceylan’ın “Türklerde Cerrahinin Gelişimi “ kitabında tarih boyu cerrahideki gelişimleri ve Selçuklu ve Osmanlı dönemlerindeki  Darüşşifa ve Tıp medreselerinin gelişimini örnekleri ile anlattığı kitapta bazı anılara da yer verir. Benim yazacağım 1900’lü yıllarda Haydarpaşa Numune Hastanesi’nde geçer. Olayın başaktörü günümüzde de adı Kadıköylüler tarafından çok, diğer İstanbullular tarafından da bilinen ünlü cerrah Prof. Dr. Cemil Topuzlu’dur. O dönemde özel hastaneler olmadığından ve bazı hastalar hastanelerde yatmak istemediğinden evlerde, hanlarda, köşklerde hasta ameliyatı yapılmaktadır. Prof. Cemil Topuzlu, ( 1866- 1958 ) cerrahi ihtisasını Fransa’da yapmış, orada üç yıl çalıştıktan sonra yurda dönmüştür. İlk defa “ Operatör “ unvanını alan cerrahtır. ( 1) Olay şöyle geçer:

“  Vaka, Şehzadebaşı’nda , bir evde bir Arnavut’a ameliyat yapıyordum. ( O devirde hususi hastaneler bulunmadığından, ameliyatı hastaların evlerinde veya otel, han köşelerinde yapıyordum, ) Besim Ömer Paşa hastaya kloroform veriyor, Süleyman Numan Paşa da bana yardım ediyordu.  Oda içinde yalnız hastanın yakın akrabasından ve padişahın silahşorlarından bir Arnavut duruyordu.

Ameliyat bitmek üzereyken bir anda hastanın teneffüs ve nabzı durdu. Besim Ömer Paşa, Fransızca olarak, aman hastayı kaybettik, meğer Fransızca anlayan silahşor, Besim Ömer Paşa’nın söylediği fena haberi bağırarak etrafa yaydı ve kendini kapıdan dışarı attı. Bir anda hastanın bütün akrabaları ve taallukatı kapının önüne toplandı: Hastamızın kılına zarar gelirse ,alimallah hiçbirinizi sağ bırakmayız. “ diye bağrıştılar.

Biz bu sırada hastaya sun’i  teneffüs yapmakla uğraşıyorduk. Sıkıca kapıyı kapattık, masa ve iskemleleri kapının arkasına yığdık. Hastanın ölmediğini ve zinhar içeri girip bizi şaşırtmamalarını, aksi takdirde işe devam edemeyeceğimizi söyledik. Bu vaziyette,  kan ter içinde tam yirmi dakika uğraştık, hastayı muhakkak ölümden kurtardık. Biz de onunla beraber tekrar hayata kavuşmuş olduk. Bu esnada içimizden en korkağı, en telaşlısı Süleyman Numan Paşa idi. Hasta açıldıktan yarım saat sonra bile ayağı zangır zangır titriyordu. Arkadaşlarım derhal yaranın sadece kapatılmasını istiyorlardı. Ameliyatın yarım bırakılmasının muvafık olamayacağını ileri sürerek ameliyata devam ettim. Hasta açılıp ailesi ile konuşmaya başlayınca ,biraz evvel bizi ölümle tehdit edenler elimizi, yüzümüzü , öpmeye başladılar, biz de sevinçle oradan ayrıldık..

İşte bu vak’adan sonra ev, otel, hanlarda ameliyat yapmayarak hususi bir hastane açmaya karar verdim. ( Prof.Dr. Cemil Topuzlu ) “

Günümüzde doktorlarımız, özellikle acilde çalışanların hasta yakınları tarafından her an, bir saldırıya maruz kalacakları hesap edilerek ona göre güvenlik önlemleri almaları diye düşünüyorum. Geçen yıl Haziran 20’de sol bileğim feci şekilde kırıldığında evime kuş uçuşu iki km olan Bakırköy Devlet Hastanesi’nde bunun en acı örneğini kendim yaşadım. Doktorların üzerinde var olan yükün üzerine hesap kitap yapılmadan üç misil daha yük bindirerek onları iş yapamaz hâle getiren Sağlık Bakanlığı, şiddete neden olabilecek olayların önünü almak için çareler düşünmelidir.

1) CEYLAN, İbrahim, Prof. Dr. Türklerde Cerrahinin Gelişimi, s.73