EVLİYA ÇELEBİ ERMENEK KALESİ’Nİ ANLATIYOR!

EVLİYA ÇELEBİ  

ERMENEK KALESİ’Nİ ANLATIYOR!

Evliya Çelebi, Ermenek Kalesi hakkında özetle şunları söyler:

“Karamanoğlu burasını yedi  sene muhasara ettiği (kuşattığı ) hâlde Ermeni Kralı elinden alamamış, nihayet  bir hile ile elde etmeye muvaffak ( başarmış ) olmuştur.

Ermenek, Adana eyaletinin Silifke sancağına bağlı iki nahiyeli yetmiş köylü bir kazadır. Şehrin kethüda( kahya )yeri ,şeyhülislamı ( din işlerine bakan), nakîb-el eşrafı ( idari ve ilmi işlerle uğraşan kurum), kalenin dizdarı  ( kalenin komutanı ), on sekiz nefer eri  vardır. (1)

Göklere ser çekmiş ( çok yüksek ) kırmızı bir dağın ortasında Tanrı kudreti ile yapılmış bir kalesi vardır. İbrete şâyân, seyredilmesi    vâcip  bir kaledir. Mutlaka görülmeli ve seyredilmelidir. Ben karada ve denizde 32 yılda on sekiz padişahlık (ülke/memleket) yer gezdim. Böyle bir kale görmedim.  Bu tanrının kudret eliyle yapılmıştır. Asla der-ü-divardan ( kapı duvarlarından ) ve burc-u barudan ( kale burçlarındaki nöbet kulelerden alâmet ( işaret ) yoktur. Dört ve yahut beş köşeli diyemeyeceğimiz bir tarzdadır.  Hendeği ve kuleleri yoktur. Zaten bunlara da ihtiyaç yoktur. Kele eşsizdir. ( Bir benzeri yoktur.)  Yalnız şarka (doğuya ) bakan küçük bir kapısı vardır. Bu kapıya dahi yüz kırık kademe ( basamak)   ağaç merdivenle çıkılır. Bir yanı ağaç korkuluktur. Allah’a sığınıp insan aşağıya baksa aklı başından gider. Dil ile, kalem ile tasvir edilemeyecek bir mağaradır.

Gökyüzlerine baş dayamış  bir yalçın kırmızı ve mücella ( parlatılmış, ) duvar gibi bir kayadır. Adam tırnağını iliştiremez,  kuşların konacağı ve yuva yapacağı yeri yoktur.

Kale zeminden iki minare boyu yüksek cilalı ve parlak bir kayaya Allah’ın emri ile oyulmuştur. Uzunluğu beş yüz adımdır.  Gök kubbesi gibi direksiz olan içerisinin derinliği bin adımdır. Kapısı doğuya baktığı için içi aydınlıktır. İçi bir sahra gibidir.  Burasını Ermeni kralları İslam askerlerinin korkusundan bir sığınak hâline getirmişlerdir. Küçük demir kapısı eski zamanlardan kalmıştır. Kalenin içinde 40-50 kadar kagir yapı evleri vardır. Bazılarının pencereleri ve şahnişinleri  ( üç yanı pencereli çıkma ) doğuya ve kıble tarafından Aşağı şehre, dağlara ve taşlara bakar. Bazı evlerin üstleri tahta örtülüdür. Bazılarınki açıktır. Zira yağmur düşmez. İçinde bir cami vardır. ama minaresi yoktur. Çünkü üstü dağdır.. Hüda hakkı için söylüyorum , insan bu evlerden aşağıya baksa gözü kararır, sevdası galebe ider.  Tanrı hikmetidir ki içinde kayalardan  ab-ı hayat ( içen kimseye  ölümsüzlük sağlayan su )  gibi su çıkar , aşağıya akar. Velhasıl , övmekte insanın  aciz kalacağı  emsalsiz bir  kaledir.. Lakin  ne top, ne tüfek ve ne cephanesi  yoktur. Sultan İbrahim ( 1640-1648 9  buraya bir avreti ( kadını ) hapsettirmiştir. Ondan başka insan evladı yoktur. Bütün ahalisi aşağı varoş’ta otururlar. Gece gündüz kapısı kapalıdır. “ (2)     14 10.2017. Hasan ŞİMŞEK.

1) Konyalı, İbrahim Hakki, Abideleri ve Kitabeleri ile Karaman Tarihi s.687-688

2) Evliya Çelebi Seyahatnamesi cilt 9, sayfa 304-305.