55 YIL ÖNCE BÜYÜKKARAPINAR’DA KIŞI YAŞAMAK
- Detaylar
- Kategori: Büyükkarapınar Yazıları
- Yayın tarihi: Pazar, 11 Ocak 2015 17:56
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 3282
55 YIL ÖNCE BÜYÜKKARAPINAR’DA KIŞI YAŞAMAK
Şöyle bir düşündüm şimdiki yaşadığım ortamdan geriye dönüp bir baktım. O günkü ortamla bugünkü arasındaki yaşam farkı hayallerde bile olmazdı. O zaman evde soba çatır çatır yanıyor, evini içi sıcacık olsa da dışarısı buz gibi. Evin içi derken sanmayınız ki birkaç oda, sadece ısınan, yaşanan ve yatılan tek bir odadır. Sobanın da çatır çatır yanmasına bakmayınız odun da o kadar bol değildir, kıttır, yaz ayarlını saymazsanız ekim ve kasım ayları evlere odun/yakacak ve yiyecek toplama ayıdır.
Evlerde eli kazma tutan erkekler gurbettedir. Ya Mersin’e ya da Aydın’a ( İzmir’e )gitmişlerdir, nisan mayısa kadar oralarda çalışıp baharda nisan ve mayıs aylarında köylerine döneceklerdir. Köylülerin satın alma gücü sıfır noktasındadır. Ancak değişim/takasla ticaret yapılmaktadır. Örneğin bizim köylüler, patates, soğan, ceviz, üzüm karşılığında hayvan sırtında gelen kendine ihtiyaç olan malları almaktadırlar. Biz horantası ( aile ) çok bir aile idik. Diğer köylülerimizde olduğu gibi bizde de para edici mallar az üretilirdi. Kuru üzüm, kuru fasulye, bal, bal mumu, ceviz içi, bandırma, pekmez her yıl olmasa da bazı yıllar buğday sattığımızı hatırlıyorum. Bazı komşularımız da farklı olarak kuru erik, koyun ve keçi kılı ve derisi sattıkları olurdu. Özetlersek gelir gider dengesi giderden yana ağır bastığından köyün gençleri ve orta yaşlıları gurbete para kazanmaya giderlerdi. Bir yıl aynı şeyi 1960 yılında kış mevsimini İzimir’de ben de yaşadım. Bunun büyük bir bölümünü Köyüm Büyükkarapınar kitabında anlattım. İnsanlarımız zor şartlar altına iş buluyorlar, yağışlı havalarda işe gidemiyorlardı. İyi havalarda da iş bulma bir şanstı. Kış aylarında günleri işçilik/amelecilik yaparak geçirmek gurbette boş oturmaktan çok daha şanslı bir olaydı. Baharda nisan mayısta insanlarımız köyümüze dönerdi. Bizim köyümüzün en büyük şansızlığı Davadas ve İznebol köyleri arazisine iskân edilmiş bir köy olduğundan toprağı çok azdı. Cirimis’ten Selme Beleni’ne kadar olan vadi, Kozbaşı, Munduras, yaylanın büyük bir kısmını dedelerimiz bu köylerden büyük paralarla satın aldıklarını hatırlayalım. Bizim köylüler dişlerinden tırnaklarından artırmış oldukları paralarla sözü edilen yerlerden ve komşu köylerimizden küçümsenmeyecek ölçüde arazi satın almışlardır.
1960-70’li yıllarda köyümüzde meyvecilik yoktu. Sadece Demirci Alisi’nini Asmalarderesi’nde Sultanlı denilen bir kirazı vardı. Ne yazık ki erkeklerimiz güçlerini Mersin ve İzmir’e harcadıklarından öyle bahçeye üzüm asması, elma, armut, kiraz vb. meyve dikmeleri düşünülemezdi. Elmayurdu bizden önce işe başladı. Zira onlar Mersin’de portakal bahçeleri ile bize göre daha içli dışlı idiler.
Köyde kalan çoluk çocuk, kadın kız özellikle gençler kışın karın çok olduğu zamanlarda köyün üzerindeki “ İledinlik” denilen koruluğa giderler, koyun ve keçilere yiyecek olarak vermek için ardıç, ladin dallarını keserlerdi. Bu oldukça eğlenceli olurdu.Tağrasını ipin alan genç kız ve delikanlılığa yeni adım atmış erkekler Sekmek’in ve Kartalyuvası’nın eteklerine kadar tırmanırlar. Orada gözlerine kestirdikleri ladin ve ardıçların dallarını ( tepesini değil ) keserek götürebilecekleri kadar bir yere yığarlar ve aynı ağaçlardan bir de kızak yaparak iple güzelce sararlar ve üzerlerine de binerek köye kadar yuvarlana tekerlene zevkli bir şekilde yarı üşümüş vaziyette gelirlerdi. Getirmiş oldukları o ladin ve ardıç dalları hayvanlarına bir hafta on gün gibi yeterdi. Davara vermek için ekstradan andız ve piynar dallarını bulup getirmek ayrı bir başarı ölçüsü de sayılırdı.
Sonuç olarak, bir delikanlının Keltepe örneğin fotoğraüflayarak facebookta bizimle paylaşması bana çocukluğumun bu kesitini hatırlattı. Kayak yapmanın en doğalını ve en katma değeri olanı geçmişte köyümüz gençleri yapardı, kısa bir zaman ben de bunun bir parçası oldum diyebilirim.
11 Ocak 2015. Hasan ŞİMŞEK