SELME VE ARPA MERİŞİ
- Detaylar
- Kategori: Köşe Yazılarım
- Yayın tarihi: Pazartesi, 04 Ocak 2016 16:56
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 2938
SELME VE ARPA MERİŞİ
Unuttuğumuz sanılan ama hiç unutulamayan şu bizim topraklarda artık evcil hayvan ayağı değmeyen ve ormana terk edilmiş yerler de var, kadastronun geçmesi ile orman idaresi tarafından el konulan özel mülklerden bahsetmiyorum. Geçen yüzyılda köylülerin yer bağları ve hayvanlarını gezdirip otlattıkları ortak alanlardan meralardan bahsediyorum.
Bizim toprakları anlata anlata bitirilemez, hele şu kuzeyimizde bulunan eski adı Davdas, şimdiki adı Üzümlü olan köy ile tam sınırda bulunan Selme, Selme Beleni de diyebiliriz ama artık dar bir geçit, bir boğaz olmuş gibi. Selme daha yakın tarihlere kadar çevresindeki yükseltiler seviyesinde bir belen bir sırt imiş. Yolun tam tepesinde, sınırdan Üzümlü tarafına geçince eğimin artığını ve kışın çok olduğu zamanlarda yolun kışta baharda heyelan nedeni ile bozulduğu sık sık görülürdü. Bizden tarafında ise tepeden köye doğru bakıldığında biraz aşağıda solda kocaman bir yar görülür adı Uçurum’dur.Geçmişte Uçurum’da büyük bir heyelan olduğu görüntüsünden net olarak anlaşılıyor. Köyün koruluğunun yarısı yerinden oynamış, kaymış gitmiş ve zeminde sert, bayırı anımsatan kayalıklar kalmış. Selme Beleni’nde günümüzde çok hızlı olmasa da hem Davdas hem de Karapınar tarafında bir heyelanın varlığı görülür.
Başlangıcı Selme’nin yakınında Kocaçayır olmak üzere güneye doğru 1,5 -2 km uzunluğunda genişçe ve çevresine göre yüksek bir düzlük uzanır. Bu düzlüğün adı Arpa Merişi’dir. Arpa Meriş’ni bugünkü genç neslin tanıyıp tanımadığını bilmiyorum ama bizim nesil ve bizden öncekiler orda sığır güder, arkadaşları ile met, sıralama taşı, arası, kesme, uzun eşek oynar , mevsimi gelince ucu sivri değnekleri ile çiğdem söker,hevenk yapar, beline sararak hoşça vakit geçirirlerdi.
Yakın geçmişte bilinmeyen bir zamanda Akpınar ve Omar Pınar’ın suları Selme Beleni’nden düzlemesine Arpa Meriş’ine kadar gidermiş. Belendeki iki taraflı kaymalar/oynamalar sonucu orası ben gedik/geçit hâline dönüşmüş.
Bizim çocukluğumuzda 50-55 yıl öncesinde Arapa Meriş’i denilen geniş düzlüklerde sığır, davar güderken oraların düz çayırlıklar hâlinde olduğunu görüyor ve biliyorduk. Her tarafı ekimi terk edilmiş tarlalar hâlinde idi. Bu tezi doğrulayan duvarlar, ortalarda toplanan çakıllar ve taşlar, çalıları yok edilmiş alanlar vardı ama hiçbir zaman çocuk aklımızla buralarda ekim alanlarının neden niçin terk edildiğini sorgulamamıştık. Öyle anlaşılıyor ki Selme’deki heyelan nedeni ile o tepenin aşınıp yükseltisinin düşmesinden dolayı suyun Meriş’ten tarafa aşırılamaması nedeni ile o toprakların ekiminden vazgeçildiği anlaşılıyor. Ekimi terk edilen bu topraklar zamanla çayırlaşıyor, Uçurumu’un üstündeki Kocaçayır, nam-ı diğer Köytarlası , sonradan satılmış, ondan sonra Dede’nin Düz, Sağır’ın Çayırı, Molla Osman’ın Çayırı, Daşşalağın Çayırı ve eğimi doğuya doğru inince büyük bir düzlük olan Aliboy Çayırı gibi isimler alır. Aslında bu düzlüklerdeki çayırlar baharın kar sularından oluşan ve geçirgenliği pek olmayan bu topraklarda normalde sulama suyu verilmeden oluşan çayırlardır. Muhtemelen bir dönem arpa da ekilmiş olabilir.Rakım da köyümüze ( köy içi yükselti 1100- 1200 ) göre bayağı yüksek 1400- 1450 m yükseltilerdedir Yalnız Aliboy Çayırı’na doğru eğim fazla olduğundan bu yükselti muhtemelen 1300 m’ye iner. Buraların adı çayır da olsa bugün orta büyüklükte meşe, pelit, tesbi, yaban alıcı piynar, andız, gesse çalıları ve çam ağaçları ile örtülüdür yaklaşık 40-45 yıldır da odun kesme yasağı var. öncesi köyün yakacak ihtiyacı büyük ölçüde Meriş denilen makilerle örtülü arazi topluluğundan karşılanırdı. Meriş, eskiden köyümüzün şimdi de Orman ve Çevre Bakanlığı’nın koruması altında devlete ait orman arazilerdir.
Arpa Meriş’i düz ve genişçe bir alandır, su kaynakları yoktur yalnız güneydoğusundaki eğimde Suledere denilen yerde yaz kış kurumayan su kaynakları vardır. Yaban hayatında yaşayan keklik, tavşan tilki vb hayvanlar su ihtiyacını buradan ve daha doğudaki Aliboy Çayırı’ndaki derelerden akan sulardan giderirlerdi.
Arpa Merişi’nin güney batısında köyün koruluğu ve hemen onun bitişiğinde Beriki Yerbağ
bulunurdu, son 30 yılda köylülerimizin meyveciliğe yönelmesi yer bağ işini terke zorlamış ve orası bir orman alanı hâline gelerek çoğunluğu çam olan ağaçlar büyümüş ve koru ile bütünleşmiştir. Şimdi oranın Yer Bağ olduğunu kanıtlamak için ciddi tanıklar gerek, zaten tanığa filan da ihtiyaç yok köylünün elinden alınmış ve orman statüsüne girmiştir.
Arpa Meriş’inden doğuya doğru gidildikçe alçaltı başlar Aliboy Çayırı’nda hissedilir derecede düşer daha doğudaki Öteki Yerbağ dediğimiz mevkide yükselti daha da aşağılara iner muhtemelen bizim köy için sahil sayılan Büyükdüz’de rakım 900-800’lere kadar iner. Büyükdüz ile Yayla arsında ürünün olugunlaşma süresi yükselti farkı nedeniyle 40- 50 gün civarındadır. Şimdi Ermenek Barajı’nın ılıtıcı etkisi ile iklim ne kadar yumuşar, gözlemek ve beklemek gerek. Yalnız Öteki Yerbağ mevkilerinde tarlalarına sahip olabilen köylülerimizin zeytinciliğe yöneldiği muhtemelen ileriki yıllarda seracılığa da gidebilecekleri düşünüle bilinir. Şu an yılını hatırlayamayacağım ama kadastronun geçtiği yıllarda il milletvekilleri vatandaşı yeterli ölçüde uyarıp bilgilendirmelerini sağlamadıklarından dolayı köyümüzün ve köy hane halkının özellikle gurbettekilerin büyük mülkiyet kaybı olmuştur. Bu konu ile ilgili “Buharlaşan Köy Arazisi “ başlığı altında bir yazı yazmıştım. Köylünün arazisini yaklaşık 1/3 elinden alınmış ve orman arazisi hâline sokulmuştur. Bu eylem köyün iyice fakirleşmesi ve yaşam alanın daralması anlamına gelir.
Güney Toroslarda ayrı bir özelliği olan yerbağların da ekonomik kaygılar ve bakımsızlıklar nedeni ile köylülerin ihmali sonucu yok olup özelliğini kaybetmesi ayrı bir yazı konusu.
Taşeli topraklarında kapalı ekonominin egemen olduğu dönemlerde bu sözünü ettiğimiz yerlerde mevsimine göre sayıları 2000 civarında olan küçükbaş hayvanları sayıları 100 civarında eşeği ve 200-250 civarında sığırı bu alanlarda yaz kış otlatılırdı. Köyümüzde her evde keçi ve koyun beslendiği hâlde, katır ve at sayısı toplam iki elin parmaklarının sayısı kadar azdı. Katır ve at beslemek külfetli bir maliyet işi idi. Keçiler tarih boyu Taşeli halkının birinci derecede temel besin kaynakları olmuştur. 20 yıl öncelerinden başlayan bir yasak 2011 yılına kadar sürmüş köylerde vatandaşlar kurbanını kesemeyecek hâle gelmişlerdir. Bu yasakların anlamsız olduğunu Yeşil Ermenek, Sarıveliler Postası, Ermenek Haber, Ermenek Gündem, Kgrt internet sitesi gibi yayın organlarında defalarca yazdım ve yerel yöneticileri bu konuda uyarmıştım. 2011 yılından sonra siyasi iktidar hatalarını anlayıp kısmen keçilerin meralarda gezip dolaşmasını serbest bıraktı.
Yılın yaz aylarında hayvan varlığının beslenmesi için yaylalara çıktığımızı ve “OBA “ larda yaşadığımızı başka bir yazımda anlatmıştım. 30.12.2015. Hasan ŞİMŞEK.