Anasayfa
İLHAN GÜR
- Detaylar
- Kategori: Kim Kimdir?
- Yayın tarihi: Cuma, 11 Nisan 2014 12:14
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 2310
İLHAN GÜR ‘Ü KAYBETTİK!
( 1931- 2014 )
İlhan Gür’ü kaybettik, 10.04.2014 Çarşamba akşamı hakkın rahmetine kavuşan İlhan Ağabey, 11.04.2014 Cuma günü İstanbul- Ataköy’deki 5. Kısım Ömer DORUK Camiinde kılınan cenaze namazından sonra Mimar Sinan’daki aile kabristanına defnedildi.
Bilenler bilir, ilhan Gür geçen yüz yılın İkinci yarısında 1980’lere kadar, giyimde, kuşamda, Bey’ce yaşamda, davranışta Ermenek’te bir semboldü. Yalnız Ermenek’te değil, Mut, Silifke, Anamur, Mersin, Karaman, Konya gibi kentlerde çoğu insan onu bilir, tanır ve saygı duyardı. Ödün vermeyen bir giyim ve yaşam tarzı vardı. Kendisine saygısı olduğu kadar diğer insanları da sayar, severdi.
Efendiliği, yardımseverliği, misafirperverliği dostları ile ilişkileri harika idi. Biz onu 1960’lı yılların başında Ermenek Orta Okulunda öğrenci iken tanıdık, okul müdürümüz sonradan Genel Müdür Mustafa Adnan Göksu, Coğrafya öğretmenimiz Ünal Öztaş ile genellikle birlikte dolaşırlardı. Şimdi Askerlik Şubesi olan öğrenci yurdumuza sık sık gelirler ve öğrencilerin hâl ve hatırını sorup giderlerdi, bu ziyaret bir bakıma hem gezme hem de şöyle bir yurdu denetleme şeklinde olurdu.
Onunla sıkı dostluğum 1971 yılının aralığında kardeşimin Mustafa’nın bir trafik kazasında ölümüyle köyüm Büyükkarapınar’a gittiğimde, dönüşümde beni sıcak evinde misafir etmesi ile başladı. Bir adım sonrası , İstanbul’da o zaman var olan Ermenek Kültür ve Yardımlaşma Derneği Yönetim Kurulu Başkanı idim. O zamanlar usuldendi dernekler gece yapar ve kentlerinin ya da köylerinin tanıtılması için etkinlik düzenlerlerdi. Biz de İstanbul Tepebaşı’ndaki Kazablanka Gazinosu’nda gece yapacaktık. O vakit İlhan Gür ağabeyimiz Ermenek Kültür Derneği’nin Ermenek Şubesi başkanı idi. Kendisinin de iyi bir arkadaşı olan Halıcı Osman’a üzerinde “ Ermenek Ceviz Gecesi Hatırası “ yazan bir halı dokutarak gecemize büyük destek vermişti. Rahmetli ile dostluğumuz böyle sosyal ve kültürel ilişkiler çerçevesine rahmetli oluncaya kadar sürdü. İş yeri komşuluğumuz ve aynı ilçede, semtte oturma gibi yakınlıklarımız oldu.
Rahmetli ilhan Gür’e İstanbul’daki Ermenekliler “ İlhan Ağabey “ diye hitap ederdi. Yanılmıyorsam 1970’li yılların ortalarında Ermenek’ten İstanbul’a geldi, gelmeden önce Ermenek’te eğitim öğretim alanında ve sosyal etkinliklerde çok güzel işler yaptı. İstanbul’a geldiğinde Keskin Han’ın yöneticiliğini yaparken diğer yandan da hemşehrilerle sıcak ilişkilerine devam ettirdi. Keskin Han bir yandan İstanbul’daki hemşehrilerin bir irtibat merkezi olurken diğer yandan Ermenek’ten ve yurdun diğer yerlerinden gelen hemşehrilerin bir buluşma noktası olmuştu.
İlhan GÜR, şimdi rahmetli oldu, bir nesil onu giyimde kuşamda titiz örnek bir bey olarak tanırken, bir nesil de onun yardımsever bir kişi olarak tanır. Ama esas onun bu dünyadan ayrılırken arkadaşları ile birlikte kurmuş olduğu bir VAKIF var. ERÇEV! O, ERÇEV’in kuruluş aşamasında çok çalıştı çok dil döktü çok gayret sarfetti. Abartmıyorum onun gayretli ve ısrarlı çalışmaları olmasa idi belki de ERÇEV diye bir vakıf geçen yüzyıl için kurulmayacaktı. 23 Şubat 2013’teki KONTV konuşmamada yöremizdeki dernekleri ve vakfımızı anlatırken adından bahsettiğim, vurguladığım 3-4 isimden biridir kendisi.
Bildiğim kadarı ile birkaç aydır rahatsızdı zaman zaman telefonla konuşurduk, iyi bir zamanını bekleyip dostça derin bir sohbet yapma arzum gerçekleşemedi. Allah rahmet eylesin, ruhu şad olsun! Eşi Şefika Hanımefendi’ye oğlu Vefa Bey’ ve diğer yakınlarına başınız sağ olsun deriz.
11.04.2014
Hasan ŞİMŞEK
SAMİ SOYLU
- Detaylar
- Kategori: Kim Kimdir?
- Yayın tarihi: Pazartesi, 10 Mart 2014 10:44
- Yazar: hasan-simsek
- Gösterim: 3096
SAMİ SOYLU’DAN AÇIKLAMA;
YOL YAPIMINDA BEN DE VARIIM!
(Birinci Bölüm)
Geçen hafta Yeşil Ermenek’te yayınlanan “Geceye Damgasını Vuran Tarihî Telgraf “ başlıklı yazımızı Konya Eski Milletvekili Sami Soylu da okumuş, duygulanmış. Açıklamaları var. 26 Kasımda İstanbul Dedeman Otel’de yapılan “Ermenek Gecesi” inde sürpriz olarak ERÇEV Başkanı Reşit Keskin’e takdim edilen ve Ermenek’in yol sorunun çözümü için her şeyi göze alarak İstanbul’daki Başbakanlık Makamına 11 Nisan 19911’de çok ağır bir dilekçe ile müracaat eden Ermenek Belediye Reisi Hacı Reşit Efendi, Sami Soylu’nun babası, ERÇEV başkanı Reşit Keskin’in de anne tarafından dedesidir. Telgraf metninin arşivin derinliklerinden bulunarak su yüzüne çıkarılışının öyküsünü geçen haftaki yazımızda anlatmıştım. Bu hafta benim anlatmak istediğim, telgraf metninin özünü oluşturan Ermenek’in dış dünya ile bağlantısının sağlanması için verilen mücadelede Baba Reşit Efendi’den sonra oğlu Sami Bey’in yol yapımı için 1957-1960 yılları arasında verdiği olağanüstü mücadeleyi anlatacağım. Sami Bey, açıkça bize söylemese de babasının yapılması için uğraşı verdiği güzergâhtan olmasa da aradan 48-49 yıl geçtikten sonra Mut-Ermenek yolunun yapılması için verdiği mücadeleyi biliyoruz. Baba Reşit Efendinin yaşadığı dönemin şartlarını göz önüne alırsak yol yapımının çok zor olduğunu anlarız. Onun dönemi henüz yol makinelerinin olmadığı bir dönemdir. Kas gücü dediğimiz insan ve hayvan gücü ile yapılacak, ne yapılacaksa. O günkü şartlarda Ermenek- Karaman yolunun açılması için bürokrasi ile uğraşmak çok zor bir iş olsa gerek. Diğer yandan Trablusgarp Savaşı’nın başladığı yıllar...Yakında Balkan Savaşı ve akabinde Birinci Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı... Öyle sanıyorum ki Belediye Reisi Reşit Efendinin Sadaret (Başbakanlık) Makamına yazdığı dilekçede “ Tamamı olmazsa bile 20 km’lik kısmın yapılmasını otuz bin kişi adına arz ederim.” dediği kısım da o yıllarda yapılmamıştır. Ermenek-Karaman yayla yolunun yapılması ve dört mevsim açık olarak tutulması düşüncesi her Ermenekli aydını düşündürmüştür. Bugün de düşündürmektedir. Çünkü Ermenek’ten Karaman’a en kestirme ( 92 km) yol, yayla yolu da denilen Tekeçatı-Balgusan-Yellibel-Bucakkışla/Bıçakçı istikametinden Karaman’a ulaşan yoldur. Ne yazık ki bu yol, kışları motorlu taşıtların geçişine müsait değil. Bakımsız olduğundan da yazları işlek bir yol olma özelliğine sahip değildir. Taşeli Plâtosu’nun derinliklerinden, geçit vermeyen dağlarından,derelerinden aşarak Karaman’a Konya’ya ulaşmak tarih boyunca kışları sorun olmuştur. Çoğu gurbet yolcuları ölümü göz önüne alarak bu dağları aşıp Karaman’dan Ermenek’ e ya da Ermenek’ten Karaman’a ulaşıp hedefledikleri yerlere zor koşullarda gitmişlerdir. Kimileri de kar tipi demeden çıktıkları yollarda canlarını vermişlerdir. Bunlara, yakın yıllarda yol açmak için kar mücadelesi vererek canlarını feda eden kahraman grayder şoförlerini ve daha nicelerini ekleyebiliriz. Hepsine Allah rahmet eylesin. Taşeli Yöresi’nin son derece engebeli bir arazi yapısına sahip olması, yol yapımını geçmişte olduğu gibi bugün de ekonomik değeri düşük, verimli değil gerekçesi ile karar organları tarafından önemsenmemektedir. Geçmiş yıllarda, ne pahasına olursa olsun küçük taşıtların geçebileceği yollar hayal edilirken bugün daha büyük taşıtların geçebileceği asfaltlanmış yolların yapılması için yerel politikacılarımız çaba sarf etmektedir. Yol sorunu Ermenek’in ebediyen bitmez tükenmez öncelikli sorunudur. Sıra sıra dağlar, bu dağlar arasında derin vadiler, uçurumlar, inişli çıkışlı aşılması güç tepeler, keskin ve sık virajlar, geçilmesi zor sular,geçit vermede atalarımıza ve bize karşı son derece cimri bir doğada ,zor bir coğrafyada yaşıyoruz. Yol yapımında kullanılan makinelerin ülkemize özellikle yöremize geç gelmesi, yörenin diğer yerleşim birimleri ile bağlantılarının güç ve uzak olması, nüfusun azlığı, yol yapım maliyetinin çok yüksek olması vb. nedenlerden dolayı devleti yönetenler Ermenek yolunun yapımına hep soğuk bakmışlardır. 2006 yılına gelindiğinde, Ermenek- Mut, Gülnar-Anamur, Sarıveliler-Alanya, Başyayla-Konya ve Karaman ‘a doğrudan bağlantılar vardır ama yeterli değildir. Bu bağlantıların sağlanmasında -yöre politikacılarımızın- dış pazarlara gönderilmesi gereken Ermenek çevresindeki yer altı ve yer üstü zenginliklerimizin büyük payı vardır. Öyle zannediyorum ki,Ermenek Barajı’nın da yollarımızın onarılmasında ve genişletilmesinde bundan sonra katkısı olacaktır.
Böyle zor bir coğrafyada, yolları yaklaşık altı ay karla kapalı bir yerde, hem de üretim ve tüketim mallarının katır, at ve deve sırtında nakliye olduğu bir yerde, yani Ermenek’te, çaresizliğin merkezinde, insanları ümit var eden ve Ermenek’in 6 ay değil,12 ay yolunun açık kalmasını formülünü ,sahil yolu dediğimiz Ermenek-Mut yolunu hayata geçirtmek için büyük mücadele veren azimli ve saygın bir ağabeyimiz olan Konya Eski Milletvekili Sami Soylu’dan bahsedeceğim. Öyle zannediyorum ki, yaşayan büyüklerimiz içinde Ermenek-Karaman,Ermenek-Mut yolunda yaya olarak ve katır sırtında en çok gelip giden iki mümtaz şahsiyet var: Bu şahsiyetlerden biri Sami Soylu, diğeri ise Dr. Mehmet Sönmez’dir. Her ikisi de orta okul dahil öğrenimlerinin tamamını Ermenek dışında yaptıklarından bu yollarda okula gidiş ve dönüşleri esnasında çok zahmetli yolculuklar yapmışlardır. Bunun da ötesinde her ikisinin Ermenek’in her mahallesinde ve her köyünde ayak izleri vardır. Biri hâkim olarak, diğeri doktor olarak kış kıyamet demeden,toz toprak,çamur içinde mesleklerini icra ederken bu yolsuzluğun zorluğunu ve önemini hücrelerine kadar duymuşlardır. Bu nedenle onlar için Ermenek yollarının yapılması ve motorlu taşıtlara açılması bir hedeftir. Diğer ve asıl hedef ise Ermenek yöresinde yoksulluğu, fukaralığı yenmek ve halkın yaşam seviyesini yükseltmek ülküsü idi...Şimdi esas konumuza dönelim ve Ermenek-Mut yolunun yapılması için Sami Soylu’nun Konya Milletvekili olarak verdiği mücadeleyi, mutlu ve buruk sonu anlatalım. Öncelikle Sami Soylu’yu genç kuşaklara tanıtmak için kısa bir biyografisini verelim:
SAMİ SOYLU KİMDİR?
1918 yılında Ermenek’in Orta Mahallesi’nde doğdu. Ermenek eski belediye başkanlarından Hacı Reşit Efendinin oğludur. 1920’de Ankara’da olağanüstü açılan TBMM’ne üye olarak seçilen Konya Milletvekili Hulusi Göksu’nun annesi tarafından torunudur.
İlköğreniminin ilk beş yılını (İlkokulu) Ermenek’te, son üç yılını (ortaokulu) ise Ermenek’te ortaokul olmadığı için İzmir’de okumuştur. Sami Bey, ortaokulu İzmir’de yakın akrabalarından Reşit İçelli ailesinin yanında misafir kalarak okumuştur. Liseyi de Ankara’da birincilikle bitirmiştir. İlköğretim ve ortaöğretim hayatı çok başarılı geçmiştir. Ankara Hukuk Fakültesi’ni de ikincilikle bitirmiştir. Mezuniyetinden sonra hâkimlik mesleğini tercih etmiştir.
1945 yılından 1952 yılına kadar 8 sene Ermenek Hukuk Hâkimliği ve aynı zamanda Ağır Ceza Mahkemesi üyeliği yapmıştır. Sami Soylu hâkimlik görevinden sonra Sağlık Bakanlığı Başhukuk Müşavirliğine tayin edilmiş ve 1957 senesi Ekim ayı sonuna kadar 5 sene bu görevde kalmıştır. Sami Soylu Ermenek’te hâkimlik yaptığı dönemde dürüst,tarafsız,süratli ve isabetli kararlar vererek çevredeki insanların güvenini kazandığından,1957 yılı Kasımında Demokrat Parti’den aday olup Konya Milletvekili olarak TBMM’ye girmiştir. Sami Soylu’nun Ermenek-Mut,Emenek-Karaman yolunun motorlu taşıtlara açılması için verdiği mücadele onun milletvekiliği dönemine rastlar. İşte o yolların yapımında ben de varım,benim de emeğim var dediği dönem bu dönemdir. Karaman-Mut, Mut Ermenek Sahil Yolunun açılması için verdiği mücadeleyi ve başarısını yazmadan yaşam öyküsüne devam edelim:
Sami Soylu 1957-1960 yıllarında TBMM’de Konya Milletvekili olarak görev yapar. 1960 yılında ihtilâl olunca mensubu bulunduğu Demokrat Parti milletvekileri ile birlikte 2,5 sene Marmara Denizi’ndeki Yassıada’da kalarak hürriyeti tahdit edilmiştir. Yassıada’dan tahliye olduktan sonra emeklilik hizmetini tamamlamak üzere Hacettepe Üniversitesi’ne bağlı Sağlık İdaresi Yüksek Okulunda Borçlar Hukuku ve Ticaret Hukuku hocalığına atanmıştır. Sözü geçen bu okulda 11 yıl meslek dersleri verdikten sonra 1977 yılında kendi isteğiyle emekliye ayrılmıştır.
Devlet memurluğundan emekli olduktan sonra 1993 yılına kadar serbest avukat olarak aktif çalışma hayatının içinde olmuş, bu arada eğitimcilik ilkesini de sürdürerek 34 stajyer avukat yetiştirmiştir.
Sami Soylu’nun Reşit adında bir oğlu ile Ayşe adında bir kızı vardır. Prof. Dr. Reşit Soylu ODTÜ’de Makine Mühendisliği Bölümünü bitirmiş,aynı okulda hocalık yapmaktadır. Kızı Ayşe Soylu ise ODTÜ Endüstri Mühendisliği bölümü mezunu emekli bir yüksek mühendistir. Sami Soylu, hâlen eşi Saadet Soylu ile birlikte Ankara’da sakin bir emeklilik yaşamı sürdürmektedir.
AHMET ESİN’E NOT: 1.BİRİNCİ YAZIYA evlilik resmi “Sami Soylu Eşi Saadet Hanımefendi ile Evlilik resimler 1931 “ 2.Vesikalık resim, Sami Soylu Kimdir? Yazı başlığının içine konulacak. 3.Belediye Reisi Reşit Efendi ( 1861-1934)
HÂKİM SAMİ SOYLU VE YOL İLİŞKİSİ
Ermenek’te yol derdi hep vardır. Olacaktır da... Arazinin çok engebeli olması, zorlu geçen kışlar, eriyen kar sularının yollara verdiği tahribat ve aşınma, sel sularının yoları yırtması ve doldurması, heyelânlar,ağır taşıtların yolları yıpratması gibi nedenler sürekli olarak yolların bakımını gerektirecektir. Sami Bey’in yol davasına gelin-ce,
Sami Bey’in çocukluğunu yaşadığı 1920’li yıllarda Ermenek’ten Karaman’a yazları Yellibel ( 1925 m) geçidi aşılarak Bucakkışla’dan Karaman’a üç günde ulaşılırdı. Kışları ise yayla yolu denilen bu yol karla kapalı olduğundan sahil yolu olarak adlandırılan Ermenek-Mut-Karaman yolu denilen patika bir yoldan 2 günde Mut’a, 2 günde de Mut’tan Karaman’a varılırdı. Normal şartlarda 4 günde Karaman.’a ulaşmak mümkün olurdu. Sami Bey, 12 yaşına kadar bu yoların öyküsünü aile çevresinden ve komşularından çok dinlemiştir. 12 yaşından sonra artık o da bu yoların yolcusu olacak,öğrenimi süresince katır ya da at sırtında Ermenek-Karaman yolunu diğer yolcularla birlikte yaşayacaktır. Günde 35-40 km hedef seçilerek yürünen bu yollarda yerine göre soğuk,kar ve yağmur gibi hava muhalefeti, tipi ve fırtına korkusu; çok ilkel şartlarda geceleri konaklama, uykusuzluk ve buna eklenen hayvanın sırtında durmanın verdiği yorgunluk, hayvanın dinlenmesi amacı ile kiracının “inde bin” talimatına uyularak yürünen ve yürüdükçe bir türlü bitmeyen yollar...Özetlersek bin bir türlü zahmetlerle yapılan bu yolculukları herkes gibi Sami Soylu’da yaşamıştır.
Sami Soylu diğer Ermenekli aydınlar gibi bu yolları öğrencilik yıllarında en azından yılda iki defa gitti ve geldi. Her gidiş gelişi ona yorgunluk ve heyecan verirken,diğer yandan da öğrenim derecesi yükseldikçe bu yolardan daha kolay aşılmasının nasıl olabileceğini düşündü,kafa yordu,çözüm yollarının neler olabileceğini kafasının bir köşesine not etti. Babası Belediye Reisi Reşit Efendi’nin taa...1911 yılında “ hiç olmazsa 20 km lik kısmının yapılması için 30 bin kişi adına arz ederim.” dediği yolun Ermenek-Bıçakçı arası 1931-1934 yılları arasında araç ve gereç olarak kazma,kürek, balyoz kullanılarak halk tarafından yapılmıştır. Yol kumlanmadığından, daha doğrusu kumlanma o dönemde bizim yollar için lüks sayıldığından çoğu zaman yolculuk çamurlu yollarda yapılıyordu. Çamurda ayakkabım kirlendi,boyası bozuldu şeklinde bir düşünce tarzı belki bugün akla gelebilir ama esas çamurlu yolda yürümenin ne olduğunu yürüyenler bilir. Karlı yollardan da zor bir yürümedir çamurlu yollarda yürüme, Çamur bir de özlü olursa insanın ayağını ya da ayakkabısını mıknatıs gibi çeker kendine... Çamurlu yollar yürünürken insanı ve hayvanları yorar, bıktırır ve yolculuğu çekilmez bir hâle getirir. Sami Bey öğrencilik yıllarında Ermenek-Karaman arası yolculuklarda bu çamurlu yolların zahmetini görmüş ve yaşamıştır.
Kara Yolları Teşkilâtı 1948 yılında kurulmuştu. Mustafa Ertaş’ın ifadesi ile bizim yöreye “tekerlek henüz değmemişti”. Oralarda kağnı ve at arabası nedir bilinmezdi. Bilmek de olamazdı zaten, normalinde insan ayağının dahi düzgün basacağı bir zemin parçası yokken, daracık patika yolların olduğu yerlerde tekerleğin ne işi olabilirdi ki... Şöyle düşünüyorum da... Normal şose yolun dışında gidilen patikada, gerçek anlamda insanın tabanının izini tam olarak almak isteseniz izini alacak bir düzlük bulmak gerçek anlamda zordu. İnsanoğlunun binlerce yıldır gelip geçtiği bu yollar devlet millet iş birliği yapılıncaya kadar hep böyle devam etmiş, insanlar ayaklarını hep yarım basmış yollara... Tam ayak tabanın bile değdiği düzgün bir zemin yok yöremizde. Bulunduğumuz yer sarp ve dağlık, elbette buraya tekerleği getirmek çok zor olacak.
Sami Bey 1945 yılında Ermenek’e hâkim olarak atandığında Ermenek-Bucakkışla-Karaman yolu motorlu taşıtların yazları geçebileceği hâle getirilmişti. Artık Ermenek’te de tekerleğin izi vardı. Vardı ama bu izi sürekli hâle getirmek için mücadele gerekiyordu. Sami Bey Ermenek’te hâkimlik yaptığı 8 yıllık sürede evi ile adliye arası gidip gelmedi. Yığılmış tozlu adlî dosyalarla uğraşıp sonuçlandırmak işin çoğunlukla dava konusu olan mekânlara keşfe gitti. Gitme zorunluluğunu vicdani bir görev saydı. İsabetli kararlar verebilmesi için dava konusu yerleri mahallinde görmesi gerekirdi. Merkez ve 48 köydeki arazi keşifleri Sami Beyi bekliyordu. Bekliyordu ama Sami Bey ihtilâf konusu olan bu yerlere nasıl keşfe gidecekti. Araba yoktu, arabanın geçeceği yol hiç yoktu. Katır sırtında, ya da buluna bilinirse at sırtında en yakını kent merkezine 2-3 km olan yerlerle en uzağı Dumlugöze ( 85 km),Daran ve Koçaşlı (60 km)’ya gitmek zorunda idi. Sami Bey buralara yaz kış demeden at ve katır sırtında gitti. Dava konusu olan yerleri inceledi, keşfini yaptı, kararını verdi. Ya gitmeseydi ne olacaktı? Kışta kıyamette, yazın iş güç demeden ihtilâflı köylüler Ermenek Adliyesi’ne uzun yıllar gidip geleceklerdi. Bu gidip gelmeler köylüler için iş güç kaybı, enerji kaybı, para kaybı,moral kaybı demekti...İşin özünde çoğu ihtilâf konusu olan yerlerdeki arazilerin ekonomik değeri sıfır sayılacak bir değer seviyesinde olduğunu söylemekte bir sakınca yok diyebiliriz. Ama bizim insanlarımız sınır tecavüzlerini kendilerine yapılmış bir hakaret sayıyorlar. Onur meselesi addediyorlar. Bu nedenle ömürlerinin büyük bir kısmını mahkemelerde geçiriyorlar. Uzlaştırıcı ve lider tipi muhtarların olduğu yerlerde iş adliyeye intikal etmeden çözülüyor. Çözülüyor da her dönem ve her köyde nerede bulacağız uzlaştırıcı ve lider tipi muhtarları... Nerede ihtilâf var orada Sami Bey var, var ama yol yok, bindiği atın ayağının bile tam düz olarak bastığı bir zemin yok. Hep meyilli, inişli çıkışlı yollar, hayvan yürürken zorlanıyor. Zorlandığı için de üstündeki insanı fazlası ile yoruyor. Ermenek ve çevresinde at üstünde gitmek bile başlı başına bir özveridir. Uzun yolculuklar at üstünde de olsa hatta günümüzde lüks sayılacak arabalarda bile olsa insan gerçekten yolculukta yoruluyor. Dava konusu olan yerlerin keşfinde belli noktalara kadar hayvan sırtında gidersiniz. Öyle keşfe gidilecek yerler var ki oralara hayvanların çıkması mümkün değil, yaya olarak oraya gitmek durumundasınız. Sami Bey de yerine göre 5, yerine göre 8 saatlik at yolculuktan sonra 2-3 saatte yaya gitmek zorunda kaldığı yerlerde keşif yaptı. Ermenek ve çevresinde herkesin bir ulaşım hedefi vardır. Ya tarlası ve bahçesi, ya da köyünden Ermenek’e gidiş geliştir. Kent merkezinde oturanlar da ya bağına bahçesine ya da Ermenek’ten Karaman’a gidip gelecektir. Başka bir ulaşım hedefi olamaz. Sami Beyin ise zahmetlice ve severek yaptığı ulaşım hedefi 48 köyün yolsuz arazisi ve Ermenek’in yıkık duvarlarının çokça olduğu bağ araları... aslında yol hedefe çabuk ulaşmak için Sami Beye lâzım, ama yok, Ermenek’te insanın hatta hayvanların bile ayağını düz basa bileceği bir nokta basımı kadar düz bir yer yok. Sami Bey böyle bir coğrafyada 8 yıl hakkıyla hâkimlik yaptı. Hayali kararlar vermedi, ihtilâflı yerleri mahalline giderek gördü ve vicdanî kararlar verdi. Üşenmedi, zorluklara göğüs gerdi, yolların en kötülerini en iyi amaçlar için kullandı. Öğrencilik yıllarındaki Ermenek-Karaman yolculuğunu, hâkim olduğu yıllarda köy yollarında at sırtında iyice özümsedi. Ermenek ile köyler arsındaki yol bağlantısının ne kadar önemli olduğunu Ermenek’te görev yaptığı yıllarda yaşayarak hem de büyük zahmetlere katlanarak gördü. Çocukluğunda dinlediği Ermenek-Karaman yolunda geçen öykülere şimdi bir de Ermenek ve köyleri arsında keşfe giderken yaşadıkları zahmetli yolculukların anıları eklendi. Artık o yolun insan hayatındaki önemini yaşantıları ile en iyi bilen birkaç insandan birisi. Çocukluk yıllarının öyküleri, öğrencilik yıllarındaki zahmetli yolculuklar, mesleğini icra ederken yokluğunun acısını ve üzüntüsünü duyduğu yollar, yolların insan yaşamındaki önemi ve yüreğinde ve beynindeki oluşumlar. Tüm bunların toplamı Sami Soylu’yu bir yerlere götürecektir, götürecektir ama nereye? İşte Ermenek’teki 8 yıllık hâkimlik hizmeti onu belli basamaklara çıkardı.1952 yılında Sağlık Bakanlığı Hukuk Müşavirliğine atandı. 1957 yılın Ekim ayına kadar bu görevi yaptı. Hukuk müşavirliği döneminde Ermenek ve Konya’nın hukuksal ve sağlık konuları ile ilgilendi. Ankara’ya gelen Ermeneklilere devletle olan ilişkilerinde yerine göre önderlik, yerine göre de rehberlik etti. Sami Bey bu dönemde bürokrasinin nasıl işlediğini, işlerin nasıl yürütüldüğünü öğrendi. Diğer yandan da milletvekillerinin ve bakanların bölgelerine nasıl hizmet verdiklerin çok yakından yaşayarak deneyim sahibi oldu.
MİLLETVEKİLİ SAMİ SOYLU VE ERMENEK-MUT YOLUNUN YAPILIŞ ÖYKÜSÜ
Sami Soylu, Ermenek’te icra ettiği hâkimlik görevinden 1952 yılında ayrılmış ve Sağlık Bakanlığı Başhukuk Müşavirliğine tayin edilmiş ve 1957 senesi Ekim ayı sonuna kadar 5 yıl bu görevi başarı ile yapmıştır. 1957 yılı Kasımı Sami Soylu ve Ermenek için bir dönemeçtir. O, Demokrat Parti’den Kasım 1957 seçimlerinde Konya’dan aday gösterilerek milletvekili seçilmiştir. Normal olarak milletvekili seçimleri 1958 yılında yapılması gerekirken bir yıl öne alınmış ve 1957 yılında seçim yapılmıştır. Sami Soylu artık bir bürokrat değil bir milletvekili(mebus) dir. Hem de iktidar partisinin milletvekili... artık devlet katında, seçilmiş olduğu bölgenin ve Ermenek’in sorunları daha dikkatli not edilecek, istekleri daha ciddi ele alınacaktır. Ermenek’in birinci derecedeki sorunlarını ve çözüm yollarını en iyi bilenlerden birisidir. Ermenek’te hâkimlik yaptığı yıllarda bu sorunları bizzat yaşamış, nasıl çözüm yolları bulunur sorusunu kafasında yüzlerce defa düşünmüştür. Şimdi kendileri milletvekili seçilmekle Ermenek’in sorunlarını çözecek bir konuma gelmiştir. Ermenek’in birinci sorunu yol sorunudur. Bilindiği gibi yukarı yol denilen (Ermenek-Yellibel-Bucakkışla-Karaman) yayla yolu kışın kar nedeni ile altı ay motorlu taşıtlara kapalıdır. Bu yolun kapalı olması demek, Ermenek’’te gaz, tuz, bez, un, şeker, vb. ihtiyaç maddelerinin bulunamaması, kıt olması demektir. Yalnız bunlar değil, yeni teknoloji ile gelen ampul, lamba camı, pil, akar yakıt vs. gibi akla gelen tüketim mallarının tümünün yokluğu söz konusudur. Kiracı denilen nakliye hayvanları ile bir yörenin üretim ve tüketim mallarının 90-150 km lik kentlere ulaştırmanın ne kadar güç olduğunu hepimiz biliyoruz. Tek çıkar yol Ermenek’in dört mevsim dış dünya ile bağlantısının kesintisiz olacağı bir güzergâhtan yolu yapmak, az da olsa vatandaşın derdine dava olmaktır. Sami Bey’in anlattığına göre 1950’li yıllar ve öncesi Ermenek’ten dış dünyaya açılmak, yolculuk yapmak, ticaret yapmak, doktor için Karaman, Konya ve Silifke’ye hasta götürmek kışları büyük bir sorunmuş. O dönemde Ermenek’te hastane de olmadığından apandisit veya peritonit krizine yakalanan insanlarımız sağlık kurumlarına ulaştırılmaya çalışılırken hayatlarını kaybediyorlardı. Yoların kapalı olduğu kış mevsiminde sağlık merkezlerine ulaşmak için kimi hastalar yaya olarak üç dört günlük yolları beş altı günde alıyorlar, ya tedavi olup dönme şansını yakalıyorlar ya da hayatlarını kaybediyorlardı. Çok ağır ve varlıklı hastalar ise kiralanan bir atın ya da katırın semerinin bir tarafına sandık içine itina ile yerleştirilir, öbür tarafına da denkliği sağlamak için yük ve benzeri bir şey konularak hasta hayvan sırtında Karaman ya da Mut’a taşınırdı. Hastanın hayvanın bir dengine konularak sandık içinde taşınmasına “mahmel” denirdi. Dört mevsim açık olarak işleyen bir yol olursa Ermenek insanı bu zahmetten kurtulacaktı. Sami Bey kurtuluşu Mut-Ermenek arasındaki sahil yolunun açılması ile mümkün olacağını biliyordu. Çünkü kış günlerinde Karaman’dan Ermenek’e ulaşım bu yolla yapılıyordu. Ama nasıl olacaktı da bu yol açılacaktı? Bir defa Ermenek Konya’ya bağlı idi. Mut ise eski adı İçel olan şimdiki Mersin iline bağlı bir ilçe idi. Tıpkı bugün olduğu gibi ,ilimiz Karaman topraklarından kışları doğrudan Ermenek’e ulaşamıyoruz. Güneyimizdeki Mersin ilinin Mut ilçesine oradan da batıya yönelerek 88 km gittikten sonra Ermenek’e varıyoruz. İçinde yaşadığımız 2005-2006 yılları Ermenek-Mut yolunun Mut sınırları içinde kalan yerlerinin genişletilmesi ve bozulan yerlerinin yapılması için siyasetçilerimiz mücadele ediyor. 26 Kasım 2005 Cumartesi günü İstanbul Dedeman Otel’de yapılan Ermenek Gecesi’nde milletvekilimiz Mevlit Akgün bu yolun genişletme çalışmaları için uğraş verdiğini ve çalışmaların yapıldığını konuklarla paylaşıyordu. Sayın milletvekilinin Ermenek-Mut yolunun iyileştirilme çalışmalarının yapıldığını söylediği zamandan üç dört dakika sonra da Ermenek-Karaman yolunun yapılması için 1911 yılında Başbakanlığa çok ağır bir uslûpla telgraf çeken Ermenek Belediye Reisi Reşit Efendinin telgrafını gecede bulunan konuklara okuduk. Bu telgraf metinin Eski Türkçe fotokopisi Sami Soylu Beyefendinin eline geçince oldukça duygulandığını tahmin etmek zor değildir. Bu telgrafla Sami Beyin eski anıları göz önüne geldi, yol için verdiği mücadeleleri hatırladı ve Ermenek-Mut sahil yolunu nasıl yaptırdığını kısaca şöyle anlattı:
Yukarıda da değindiğimiz gibi, Sami Bey Ermenek’te yolun önemini en iyi bilen ender insanlardan birisidir. Çocukluğunda, gençliğinde ve hâkimlik yaptığı dönemlerde yolun olmayışından olumsuz olarak en çok etkilenenlerden birisi de odur. Bir aydın olarak da halkına karşı yolun bir şekilde yapılması için vicdanî bir sorumluluk duymaktadır. Artık bu sorumluluk milletvekili olunca iyice artmış ve yolun dört mevsim açık olması için bir formül bulunması zorunlu hâle gelmiştir. O dönemlerde Orman İşletmeleri Tarım Bakanlığına bağlı idi. Toros ormanları devlet tarafından işletiliyordu. Daha açık bir deyişle kesime değer görülen yerlerde ağaçlar devlet tarafından kesiliyor ve satılıyordu. Mut ve Ermenek ilçeleri sınırlarında kalan ağaçlar da Orman İşletmeleri tarafından kesiliyor ve tüketim merkezlerine taşınıyordu. Orman yolları yapılmadan önce Ermenek hudutları içinde dağlarda kesilen çam ağaçları kesildiği yerde tomruk hâline getiriliyor, oradan da insanlar tarafından sürünerek Göksu çayına götürülüyordu. Göksu çayına ulaşan tomruklar iş bilen insanlar kanalı ile Silifke’ye kadar suda taşınıyordu. Bu taşıma yöntemi eski ve akıllıca bir yöntemdi ama her yerde çay yoktu,kaldı ki sarp ormanlık yerlerde Göksu’ya ulaşmak o kadar kolay değildi. Bu nedenle devlet elindeki orman varlığını daha kolay işletmek ve ormanları tehlikelerden korumak için orman yollarına önem vermeye başladı. Sami Soylu Bey’in milletvekili olduğu 1957-1960 dönemlerinde Tarım Bakanı Nedim Ökdem Bey’di. Sami Bey,Nedim Ökdem Bey’den iki türlü yararlandı. Birincisi o dönem tarım poltikalarına devlet büyük ağırlık vermişti. Meyvecilik,sebzecilik,arıcılık ,hayvancılık gibi tarım kollarından özellikle meyvecilik alanında Ermenek’te bir bilinçlenme kendini yenileme çalışmaları yapıldı. Dönemin İlçe Tarım Müdürü değerli ağabeyimiz Mehmet Keskin Konya Milletvekili Sami Soylu sayesinde Ermenek’e tarım alanında çok kazanımlar sağladıklarını zaman zaman anlatır. Sami Bey, Ermenek-Mut yolunun yapılmasını anlatırken Tarım Bakanı Nedim Ökmen Bey’den övgü ile bahseder.Çünkü Orman Genel Müdürlüğü Nedim Ökmen’e bağlıdır. Mut-Ermenek yolu da Orman İdaresine ayrılan bütçeden yapılacaktır. Kara Yolları Genel Müdürlüğü daha 8-10 sene Ermenek’e yol yapmayı düşünmemektedir. Çünkü Ermenek yolundan motorlu taşıtlar az geçecektir. Motorlu taşıtların az geçeceği düşünülen bir yolun Karayollarına göre verimlilik derecesi düşüktür. Verimlilik derecesi düşük bir yere yatırım yaparak ülkenin kıt kaynaklarını kullanmak Karayolları yöneticilerine göre doğru değildir. Ermenek yöresinin nüfusu da azdır. Yöre dağlık olduğundan yol yapım maliyet de çok yüksektir. İşin hiç insancıl yönü düşünülmemiş, deniz ve demir yolundan mahrum bir bölgenin dış dünyaya açılımı hep bu mantıkla engellenmiş. Ermenek kendi içine doğasının da yardımı ile âdeta hapsedilmiş,dış dünya ile ilişkiden mahrum edilmiştir. Sami Bey bu mahrumiyeti kırmak amacı ile imkânları zorlar. Bürokratlarla ve siyasilerle görüşür. Yoğun temaslar ve çabalar sonucu yol güzergâhının yerlerinin planları yeniden düzenlenir. Ermenek-Mut yolunun kış mevsiminde karla örtülü olmayan Göksu vadisi güzergâhından geçirilmesi uygun görülür. Doğrusu da budur. Anadolu yollarına bakılınca çoğu yollar akarsu vadilerinde onların akış istikâmetine göre paralel yapılmıştır.
Ermenek-Mut yolunun projesinin büyük bir kısmı ormanlar arasından geçtiğinden Orman İdaresi’ne orman yolu yaptırmak düşüncesiyle Tarım ve Orman Bakanlığı ile temasa geçilmiş, yapılan müzakereler sonunda,orman yolları ödeneğinden kafi miktarda ödenek alınmak suretiyle hemen ,işe başlanmış Sami Soylu Beyefendi, Karayolarında bir şantiye şefi gibi bizzat çalışarak 1,5 sene zarfında işin bitirilmesini sağlamış ve yol 1960 yılı Mayıs ayının 5’inde bakımın yapılması için Karayolları Genel Müdürlüğüne devir ve teslim edilmiştir. Karayolları idaresi bugün 88 km lik bu yolu zamanla islâh ederek bugün için ihtiyacı karşılayacak duruma getirmiştir. Büyük tonajlı motorlu taşıtların daha rahat geçebilmesi için Mut’un Ermenek sınırına kadar olan yerinde 2006 yılı itibari ile çalışmalar yapılmaktadır. Ermenek’ten Mut sınırına kadar olan kısmında bir sorun yoktur. Mersin il hudutları içinde kalan bu yolun iyileştirilmesi ve bakımın yapılması zorluğu ilerideki dönemlerde de olacaktır. Bu zorluğu yenmenin tek çıkar yolu Mersin il yöneticileri ile iyi diyalog kurarak Ermenek-Mut,Ermenek-Gülnar,Ermenek-Anamur bağlantısının önemini vurgulamak gerekir. Bu bağlantılar ne kadar düzgün ve işler olursa yöre halkının yaşam kalitesi de o oranda iyi olacaktır. Aynı şey Sarıveliler-Alanya için de geçerlidir.
5 Mayıs 1960 yılında Ermenek-Mut yolu yapılıp Karayolları Genel Müdürlüğüne teslim edilmemiş olsaydı, Ermenek daha uzun müddet kış aylarında diğer kentlere motorlu taşıtlarla gidemeyecekti. Çünkü hepimizin bildiği gibi 27 Mayıs 1960 yılında ihtilal oldu. Demokrat Parti Milletvekilleri tutuklanarak Marmara Denizi’ndeki Yassıada’ya götürüldüler. Sami Bey, Ermenek-Mut yolunun 27 Mayıs İhtilâli olmadan bitirilerek Karayollarına teslim edilmesinden dolayı mutludur. 27 Mayıs İhtilâli ile birlikte siyasî hayatı biter. Çoğu Demokrat Parti Milletvekili gibi o da 2,5 yıl Yassıada’da tutulmak suretiyle hürriyeti tahdit (sınırlandırılmış) edilmiştir. Sami Beyin 2,5 yıllık milletvekilliği yaptığı dönemde Ermenek’e çok büyük hizmetleri vardır. Yukarıda da ifade ettiğim gibi o dönem tarıma da ağırlık verilen bir dönemdir. Meyvecilik,arıcılık,ipek böcekçiliği, örnek tohum ve aşı, sütçülüğün gelişmesi için yonca ekimini teşvik,ilaçlama ve sulama gibi verimi artırıcı çalışmalar yapılmaktadır. Bunun Ermenek ayağını Ziraatçi Mehmet Keskin, toplum önderlerinden merhum Emin Yaldız ve Kooperatifçi İbrahim Taştekin gibi değerli şahsiyetler ve nice bilmediğimiz tanımadığımız insanlarımız oluşturmaktaydılar. Ermenek için çalışanlara binlerce teşekkürler. Hayata olanlara sağlık ve afiyet, ölenlere Allah’tan rahmet dileriz.
Sami Soylu Beyefendiye gelince, Babası Ermenek Belediye Reisi Reşit Efendinin yaptıramadığı Ermenek-Karaman yolunu aradan 49 yıl geçtikten sonra oğlu Sami Soylu milletvekili olarak değişik bir güzergâhtan Ermenek-Mut üzerinden yaptırmayı başarmıştır.
Bugün 88 yaşında olan Sami Soylu Ankara’da oturmakta, basın ve yayın organlarını takip edebilmekte, Ermenek ile ilgili konularda fikir mütalâa ederek yakından ilgilenmekte, eşi Saadet Hanımefendi ve torunları ile birlikte aktif bir hayat yaşamaktadır. Kendilerine ve eşlerine sağlıklı ve uzun ömürler diler, Ermenek’e ve Ermeneklilere olan katkılarından dolayı kendilerini saygı ve hürmetle anarız.